müzenin bir tanesine adamın biri bir heykel getiriyor. Heykelin Asur devrinden kalma olduğunu söylüyor ve
“şuradan çıktı” diyor. Yalnız o güne kadar bulunan bütün heykeller kırıklı ve parçalı.
Bu ise tam ve binlerce yıl böyle bir heykel görülmemiş. Şüpheleniyorlar.
Bir eksper araştırma yapıyor ve diyor ki “Heykel orijinal. Tamam, bunu alın.”
100 bin dolar gibi bir para verip heykeli alıyorlar müzeye.
Aldıklarının ertesi günü bir sanat uzmanı geliyor, heykeli gösteriyorlar ve “Buna sakın para vermeyin, bu sahte.” diyor.
“Nereden bildin, biz aylardır üzerinde araştırma yapıyoruz.” “Bilmiyorum ama bu sahte.” diyor.
Adamları alıyor bir telaş. Çok uzun araştırmalardan sonra şimdiye kadar bilinmemiş bir yöntemle sahtesi üretilmiş bir heykel olduğu ortaya çıkıyor.
Uzmana tekrar “Bunu nereden bildin?” diye soruyorlar. “Bilmiyorum, sadece elleri bana biraz tuhaf geldi.” diyor.
Şimdi bu bir kriter değil. Ama adam kendinden o kadar emin söylüyor ki bunu.
Şimdi o hissi bu insana veren şey; yıllardır o tip heykelleri o kadar çok görmüş
ve zihninin dipte bir yeri öyle bir eğitim almış ki
ona baktığı anda bir şeyin ters olduğunu fark ediyor ama kendisi şuurlu olarak bilmiyor neyin ters olduğunu.

Hissetmek fazlasıyla önemli .