ya aksiyon alalım tamam aynen ama burda haklısın bence.
niye alacaz? ben niye kitap okuyup, araştırma yapacağım?
bence gördüğüm ve anladığım kadarıyla merak önemli bir unsur.
yani bir şeyi merak ediyorsun ve o işte bir bilen olmak için merakını gideriyorsun falan.
e işte bende bu tarz bir merak var mıdır bilmiyorum.
ama dünyadaki yüzde 99'luk bilgiyi bilmediğimiz, e sözde görüşmek istediğiiz insanlarla da görüşemediğimiz için
bu merakı ateşleyebilir belki.
eğer yapabiliyorsan öyle yap tabii. ama en azından doğru konular üzerinde piş.
sinan cananın videolarından bir tane attım sana, ilgini çekmedi herhalde?
çünkü devamını arayabilirdin. iyi videoları var bu konuyla alakalı.
ben izledim kendime çok yakın buldum. çünkü anlattığı şeyler baya benimle, kültürümle çok uyumluydu.
duygusal bir varlığız biz. gün içindeki ruh halimizi bile havanın güneşli olması etkileyebiliyor.
hatta bir araştırmada havanın yağmurlu olduğu, bulutlu falan olduğu günlerde insanlar daha içe kapanık, depresif olmaya falan meyilliymiş diye hatırlıyorum.
yani bilinçaltı da önemli faktör işte. sen kimsin, düşüncelerin falan bunları felsefe yoluyla çok daha hızlı çözebiliriz.
bir sürü adam gelmiş abi her biri bir şey bulmuş bir söz bırakmış arkalarında.
sokrates misalen bana kendimi, öğretiyi ve ustayı hatırlatır.
newton, nikola tesla bunlar da öyleler. mozart bile hatırlatır yani.
mozart da baya sabretmiş içindeki alfayı yada kendi istediklerini çıkarmak için.
mozart para düşkünü babası için yıllarca istemediği şekilde işler yapmış.
bir bak yani alive.
Burada bir şeyleri açıkladığını, yazdığını iddia eden sensin. Yani benim böyle bir gayem yok.
Yada birileri uygun olduğunda yaparım da demiyorum. E bak buraya da bir şeyler yazmayın diyen de benim zaten. senin okuma ve yorumlamanı geliştirmen lazım.
birine bir şey öğretirken de kişinin zorlanması gerekir. Bu doğru. Ama bu zorluk da, olayın kendisiyle bütün olmalı.
Yani "hakikat bu orospu çocuğu kabul et" dersen kişi ya abi niye sövüp duruyorsun bire biriz şurada dediğinde "e! e! Ona mî takıldın ya senden bir şey olmaz" diyemezsin.
Ayrıca problemin basit olması da, problemi çözen kişiyi etkilemiyor çok fazla.
Asıl önemli olan kişinin ne olduğu, yöntemlerini nasıl kullandığı falan.
Yoksa şuan basit dediğin şeyleri de sana başkası öğretti ki, onun yazım diliyle benzer bir dil kullanıyorsun. Yani ustan da tekrarlamadı yani bire bir kimseye basit mevzuları bile.
Büyük olgu falan yok burada fantezi boy, gören varsa yazsın ya bi zahmet.
E bence kuş bakışı görebiliyorsan, göremeyenlere takılman lazım yani büyük olgu falan var diye onlara anlatırsın.
Evet bir sebep zinciri, işleyiş mevcut her yerde.
Ama ben my7'nin bir gün "ne inanılmaz sebepler var, sisteme bakın" dediğini okumadım.
O genellikle bu sistemin nasıl kullanılacağını falan anlattı. Belki şimdi ki my7 ise diyebilir ama ikimizde bunu bilmiyoruz.
Mantıken der tabii de ne için der bunu?
Onu da söylemek istemiyorum.
Ben buradan eğlence çıkaran birine bir şey diyemem tabii, herkesin seçimi kendine.
Yani 8 milyar insanla beraberim ve bazıları ineğe tapıyor. Bazıları ise bilmediği bir tanrıya, oğlu olan tanrıya falan da tapıyor.
E iyi eğlenceler sana o zaman.
Sürekli tekrarlaman maalesef de kimsenin sikinde olmadığını anlatmana yetmedi, ustanda bu durumu yaptığı için yapıyor ve enerji kazanıyorsan, kolay gelsin ama ustan bunu niye yaptı? Bence üç kişilik bir mecraya beta dedikten sonra gelip sikimde değilsiniz len, egleniom falan yazmazdı günlerce. Ya yazabilirdi de evet ama adı üstünde usta yani o. Sana hayatı verebilecek bilgilere ulaşmış bir adam. e sen kimsin o zaman?
Profilinden ulaştığım mesaj sayısı 10'u geçmiyor. Klişe şeyler dışında tek bir yazın yok.
Bak sen istersen ürünlerin olduğu hesabı falan at, okuyalım orayı ve diyelim ki: "he bu adam sağlam ve güvenilir". şuan ise fantezi peşinde, romantik biri olarak duruyorsun. Yoksa bende birinin kendiyle böyle çelişik görünmesini istemem yani.
Yada birileri uygun olduğunda yaparım da demiyorum. E bak buraya da bir şeyler yazmayın diyen de benim zaten. senin okuma ve yorumlamanı geliştirmen lazım.
birine bir şey öğretirken de kişinin zorlanması gerekir. Bu doğru. Ama bu zorluk da, olayın kendisiyle bütün olmalı.
Yani "hakikat bu orospu çocuğu kabul et" dersen kişi ya abi niye sövüp duruyorsun bire biriz şurada dediğinde "e! e! Ona mî takıldın ya senden bir şey olmaz" diyemezsin.
Ayrıca problemin basit olması da, problemi çözen kişiyi etkilemiyor çok fazla.
Asıl önemli olan kişinin ne olduğu, yöntemlerini nasıl kullandığı falan.
Yoksa şuan basit dediğin şeyleri de sana başkası öğretti ki, onun yazım diliyle benzer bir dil kullanıyorsun. Yani ustan da tekrarlamadı yani bire bir kimseye basit mevzuları bile.
Büyük olgu falan yok burada fantezi boy, gören varsa yazsın ya bi zahmet.
E bence kuş bakışı görebiliyorsan, göremeyenlere takılman lazım yani büyük olgu falan var diye onlara anlatırsın.
Evet bir sebep zinciri, işleyiş mevcut her yerde.
Ama ben my7'nin bir gün "ne inanılmaz sebepler var, sisteme bakın" dediğini okumadım.
O genellikle bu sistemin nasıl kullanılacağını falan anlattı. Belki şimdi ki my7 ise diyebilir ama ikimizde bunu bilmiyoruz.
Mantıken der tabii de ne için der bunu?
Onu da söylemek istemiyorum.
Ben buradan eğlence çıkaran birine bir şey diyemem tabii, herkesin seçimi kendine.
Yani 8 milyar insanla beraberim ve bazıları ineğe tapıyor. Bazıları ise bilmediği bir tanrıya, oğlu olan tanrıya falan da tapıyor.
E iyi eğlenceler sana o zaman.
Sürekli tekrarlaman maalesef de kimsenin sikinde olmadığını anlatmana yetmedi, ustanda bu durumu yaptığı için yapıyor ve enerji kazanıyorsan, kolay gelsin ama ustan bunu niye yaptı? Bence üç kişilik bir mecraya beta dedikten sonra gelip sikimde değilsiniz len, egleniom falan yazmazdı günlerce. Ya yazabilirdi de evet ama adı üstünde usta yani o. Sana hayatı verebilecek bilgilere ulaşmış bir adam. e sen kimsin o zaman?
Profilinden ulaştığım mesaj sayısı 10'u geçmiyor. Klişe şeyler dışında tek bir yazın yok.
Bak sen istersen ürünlerin olduğu hesabı falan at, okuyalım orayı ve diyelim ki: "he bu adam sağlam ve güvenilir". şuan ise fantezi peşinde, romantik biri olarak duruyorsun. Yoksa bende birinin kendiyle böyle çelişik görünmesini istemem yani.
"göt sen beni kendi sitemden 2 ay banladın şimdi gelin aşalım bunları falan diyorsun?"
niye banlamıştım? bu daha açıklayıcı bir soru. he aşalım falan demiyorum ya ben.
"sadece taşak geçmeye geldim banlayın vaktimi de buraya israf etmeyeyim,ama eğlenceli şuan dahi..."
ya daha kendi vaktini nereye harcayacağını bana bırakan biriyle ne aşabilirim ki ben?
bak sürekli eğleniyorum yeah men falan diye belirtmene gerek yok.
sana soran yok niye geldiğini. bir insan niye sürekli yaptığı şeyi açıklar?
amaçsız şeyler yapma bari sen. sürekli aynı yolu deniyorsun ama bak sonuç falan yok.
2 ay sonra attığın ilk mesaj, "beyler bana kalırsa güvenin bana derim" olan biri için de
pek tutarlı değil bu söylediğin: "buraya taşak geçmeye geliyorum sizinle, yani ciddi amaçlarım yok. siktirip gideceğim ama gidemiyorum işte engelleyin". gibi cümleler.
bak sen ne istediğini falan bilmiyorsun bence.
yani ciddi bir şey yapmak istiyorsun belli yani ama buradaki koşullar uygun değil diye bir şey tekrarlayıp,
beş ay önce yazdığın şeyleri yazıyorsun.
ya abi niye sürekli aynı şeyleri okuyorum senden?
bana hitap edeceğin numaraların varsa gösterine katılırım.
destek olayım diyorum çünkü öyle istiyorum ama sürekli beta diyen ve insanlarla iletişim kurarken
bunu zorlaştıran ve doğal olarak yanlış anlayan biri çıkıyor karşıma.
e bu iki insanı da etkileyemedin bak. ikisiyle de bozuksun.
e seni önceden tanıyan lorthe vardı onunla da bozuldun.
ya ustan için bu durum kolaydır. e sen usta değilsin ki.
yani herkes hatalı koy verelim diyebilecek lükse sahip değiliz.
zaten insan dediğin varlık da lükse sahip olmasına gerek olmayan ama gerek varmış gibi fantezilere giren varlık.
madem göbeğindeyiz e hadi sistemin yuvasına gidelim?
akıldır yani büyük ihtimalle dimi. ama yazdığın akıl yansıtan şeyler bile 1 sezonun özeti gibi aynı.
e sana ciddi yaklaşıyorum ben ama sen yine gevşekçe davranmaya, mahalle çocukları gibi "göt, ananı sikem, şunu yapın da şunu yapam size, siz zaten bölesiniz oğlum" falan diyorsun.
demişimki: "beynim artık bu bilgileri tekrarlamaktan dolayı son dönemde içselleştirdiğim için düşünmüyorum bile dediğin şeyleri ve silinmiş" cevap olarak bana yine birinci sezondan replik veriyorsun.
"irşey elde etmek basit bir kararla ve basit uygulamalarla olmuyor içinde bulunduğun sistemde.
hakettiğini herkes kendine gösterecek ve yol onun önüne serilecek." ben bunu zaten yapmışım bak.
her doğruyu her -madem sezon, bölüm dedik devam edelim bari- sezon seyircinin önüne sunamazsın.
flash izleyenler bilir misalen. her sezon aynı şey mi olur ya?
sezon boyunca flash'ın hızına bile yetişemediği adamlar çok kolay bir şekilde öldürülüyor.
future flash silahla öldü o kadar yani.
yada türk dizileri misalen. hep aynı tekrar.
bak madem olay artık hayatın içinde yardırmak ve burada bilgi paylaşmak değilse, e git öyle yap.
bilenen şeyleri tekrarlatıp "ya yine mi aynı" dedirtip, sayfadan çıkış yaptırtma. böyle heycanı da olmuyor.
güven falan duymaya gerek yok. sadakat ise güvenden sonra gelir.
yani ayrıca dünyada futbol takımlarına, siyasi partilere ne olursa olsun sadakat duyuluyor, güven besleniyor iken,
benimle sadece ortak yanı öğreti okumuş birine koşulsuz güven duyacak değilim.
he denedim ama ben aylar önce çünkü bu hoşuma gitmişti.
sonra fikrim değişti yani.
sen bu kadar rahat olma bence. rahat kelimesinin anlamı da "soluk alma, nefeslenmek" falan demek.
hayatta ki problemler ise hak edene hak ettiğini verememekten falan kaynaklı olmayabiliyor.
genellikle olan şeyler de yüzde yüz oranını yakalayamaz.
yani misalen küfürlü konuşan ve beni yanlış anlayan birine çok aşağılayıcı da davranabilirim.
yada çok daha sinirli ve alıngan davranarak olayı çıkmaza da sürükleyebilirim.
bunların ikisinde de bana problem yaratan bir şey yok.
he amacım bir şey öğretmekse ikisi de problemli olabilir.
yanı alınmadığın şeylere, siklemediğin ve taşşak geçtiğin insanlara da bu kadar tepki vermezsin be.
niye banlamıştım? bu daha açıklayıcı bir soru. he aşalım falan demiyorum ya ben.
"sadece taşak geçmeye geldim banlayın vaktimi de buraya israf etmeyeyim,ama eğlenceli şuan dahi..."
ya daha kendi vaktini nereye harcayacağını bana bırakan biriyle ne aşabilirim ki ben?
bak sürekli eğleniyorum yeah men falan diye belirtmene gerek yok.
sana soran yok niye geldiğini. bir insan niye sürekli yaptığı şeyi açıklar?
amaçsız şeyler yapma bari sen. sürekli aynı yolu deniyorsun ama bak sonuç falan yok.
2 ay sonra attığın ilk mesaj, "beyler bana kalırsa güvenin bana derim" olan biri için de
pek tutarlı değil bu söylediğin: "buraya taşak geçmeye geliyorum sizinle, yani ciddi amaçlarım yok. siktirip gideceğim ama gidemiyorum işte engelleyin". gibi cümleler.
bak sen ne istediğini falan bilmiyorsun bence.
yani ciddi bir şey yapmak istiyorsun belli yani ama buradaki koşullar uygun değil diye bir şey tekrarlayıp,
beş ay önce yazdığın şeyleri yazıyorsun.
ya abi niye sürekli aynı şeyleri okuyorum senden?
bana hitap edeceğin numaraların varsa gösterine katılırım.
destek olayım diyorum çünkü öyle istiyorum ama sürekli beta diyen ve insanlarla iletişim kurarken
bunu zorlaştıran ve doğal olarak yanlış anlayan biri çıkıyor karşıma.
e bu iki insanı da etkileyemedin bak. ikisiyle de bozuksun.
e seni önceden tanıyan lorthe vardı onunla da bozuldun.
ya ustan için bu durum kolaydır. e sen usta değilsin ki.
yani herkes hatalı koy verelim diyebilecek lükse sahip değiliz.
zaten insan dediğin varlık da lükse sahip olmasına gerek olmayan ama gerek varmış gibi fantezilere giren varlık.
madem göbeğindeyiz e hadi sistemin yuvasına gidelim?
akıldır yani büyük ihtimalle dimi. ama yazdığın akıl yansıtan şeyler bile 1 sezonun özeti gibi aynı.
e sana ciddi yaklaşıyorum ben ama sen yine gevşekçe davranmaya, mahalle çocukları gibi "göt, ananı sikem, şunu yapın da şunu yapam size, siz zaten bölesiniz oğlum" falan diyorsun.
demişimki: "beynim artık bu bilgileri tekrarlamaktan dolayı son dönemde içselleştirdiğim için düşünmüyorum bile dediğin şeyleri ve silinmiş" cevap olarak bana yine birinci sezondan replik veriyorsun.
"irşey elde etmek basit bir kararla ve basit uygulamalarla olmuyor içinde bulunduğun sistemde.
hakettiğini herkes kendine gösterecek ve yol onun önüne serilecek." ben bunu zaten yapmışım bak.
her doğruyu her -madem sezon, bölüm dedik devam edelim bari- sezon seyircinin önüne sunamazsın.
flash izleyenler bilir misalen. her sezon aynı şey mi olur ya?
sezon boyunca flash'ın hızına bile yetişemediği adamlar çok kolay bir şekilde öldürülüyor.
future flash silahla öldü o kadar yani.
yada türk dizileri misalen. hep aynı tekrar.
bak madem olay artık hayatın içinde yardırmak ve burada bilgi paylaşmak değilse, e git öyle yap.
bilenen şeyleri tekrarlatıp "ya yine mi aynı" dedirtip, sayfadan çıkış yaptırtma. böyle heycanı da olmuyor.
güven falan duymaya gerek yok. sadakat ise güvenden sonra gelir.
yani ayrıca dünyada futbol takımlarına, siyasi partilere ne olursa olsun sadakat duyuluyor, güven besleniyor iken,
benimle sadece ortak yanı öğreti okumuş birine koşulsuz güven duyacak değilim.
he denedim ama ben aylar önce çünkü bu hoşuma gitmişti.
sonra fikrim değişti yani.
sen bu kadar rahat olma bence. rahat kelimesinin anlamı da "soluk alma, nefeslenmek" falan demek.
hayatta ki problemler ise hak edene hak ettiğini verememekten falan kaynaklı olmayabiliyor.
genellikle olan şeyler de yüzde yüz oranını yakalayamaz.
yani misalen küfürlü konuşan ve beni yanlış anlayan birine çok aşağılayıcı da davranabilirim.
yada çok daha sinirli ve alıngan davranarak olayı çıkmaza da sürükleyebilirim.
bunların ikisinde de bana problem yaratan bir şey yok.
he amacım bir şey öğretmekse ikisi de problemli olabilir.
yanı alınmadığın şeylere, siklemediğin ve taşşak geçtiğin insanlara da bu kadar tepki vermezsin be.
şimdi şu da var: eğer mahalle kekosuna bir beyefendi edasıyla konuşursan "amunagodum tophu ensesine vurur ekmeğini alırım" diye düşünür.
şimdi siyasiler, tedx konuşmacıları falan konuşma hazırlarken doğal olarak hitap ettiği kitleye de bakar.
bu kitlenin kullandığı kelimeleri, beden dilini falan kullanırlar.
şimdi hayatta da belli kalıplar dahilinde beden dilleri, kelime kullanımları mevcut.
e misalen özgüvenli, ve tam tersi durumda olan birininde beden dili, kelimeleri kullanış şekli falan ele veriyorsa bu durumu, aynı durum burda da var işte.
yani sen bir şeyler yazıyorsun ve karşı tarafa bir karakter yansıyor.
bu karakterlerin yanlış çıkma olasılığı yüksek olabilir.
ama bir karakter yansıması söz konusu evet.
yani sen kendini sorguya çektiğin, yada kendini gözlemlediğinde "e bende bunlar yok ki hehehe" diyip, karşı tarafın bu önyargıdan dolayı suçlu olduğunu çeşitli iletişim kanallarıyla ifade ederken şunu da bilmen gerekiyor:
yani senin gördüğün gibi olmayabiliyor. evet siz biraz da bu gördüğü gibi olan insanlar tarafından yetiştirildiniz bende dahil.
ama yine de hata payı var.
e sen kendine "bende yok bu" dediğin zaman, yansıman öyle söylemiyor ama.
yansımanı oluşturan sensin dikkat et bu yüzden.
tamam yansımayı gören ve şekillendiren kişi sorunlu olabilir ama bak senin başına ilk defa gelmiyor ki bu durum.
yani başka biri içinde geçerli bu. e böyle olduğunda bu rahatsız verici oluyor benim için bile.
güven falan da şart değil ilk etap da. sen kimsin ki sana güveniyoruz?
önce bir şeyler paylaşırsın sonra güvenirsin birine.
ben my7'ye güvendim çünkü zaten en başından paylaşımı aldım.
e senin zaten böyle bir paylaşımın yok. yani güveniyor oluyor bitiyor gibi bir şey söz konusu değil.
önce bir paylaşım yapın bir zahmet. benim için değil yani.
eğer "güvenen olursa win win" diyen olursa diye söylüyorum ki kısa süre önce vardı bak şimdi zamanında güven duyduğunu söylediğin insanlara çirkince sözler sarf edecek hale gelebiliyorsun.
şimdi siyasiler, tedx konuşmacıları falan konuşma hazırlarken doğal olarak hitap ettiği kitleye de bakar.
bu kitlenin kullandığı kelimeleri, beden dilini falan kullanırlar.
şimdi hayatta da belli kalıplar dahilinde beden dilleri, kelime kullanımları mevcut.
e misalen özgüvenli, ve tam tersi durumda olan birininde beden dili, kelimeleri kullanış şekli falan ele veriyorsa bu durumu, aynı durum burda da var işte.
yani sen bir şeyler yazıyorsun ve karşı tarafa bir karakter yansıyor.
bu karakterlerin yanlış çıkma olasılığı yüksek olabilir.
ama bir karakter yansıması söz konusu evet.
yani sen kendini sorguya çektiğin, yada kendini gözlemlediğinde "e bende bunlar yok ki hehehe" diyip, karşı tarafın bu önyargıdan dolayı suçlu olduğunu çeşitli iletişim kanallarıyla ifade ederken şunu da bilmen gerekiyor:
yani senin gördüğün gibi olmayabiliyor. evet siz biraz da bu gördüğü gibi olan insanlar tarafından yetiştirildiniz bende dahil.
ama yine de hata payı var.
e sen kendine "bende yok bu" dediğin zaman, yansıman öyle söylemiyor ama.
yansımanı oluşturan sensin dikkat et bu yüzden.
tamam yansımayı gören ve şekillendiren kişi sorunlu olabilir ama bak senin başına ilk defa gelmiyor ki bu durum.
yani başka biri içinde geçerli bu. e böyle olduğunda bu rahatsız verici oluyor benim için bile.
güven falan da şart değil ilk etap da. sen kimsin ki sana güveniyoruz?
önce bir şeyler paylaşırsın sonra güvenirsin birine.
ben my7'ye güvendim çünkü zaten en başından paylaşımı aldım.
e senin zaten böyle bir paylaşımın yok. yani güveniyor oluyor bitiyor gibi bir şey söz konusu değil.
önce bir paylaşım yapın bir zahmet. benim için değil yani.
eğer "güvenen olursa win win" diyen olursa diye söylüyorum ki kısa süre önce vardı bak şimdi zamanında güven duyduğunu söylediğin insanlara çirkince sözler sarf edecek hale gelebiliyorsun.
ya oğlum "siklemiyoruz" demişssiniz ama baya küfür, öyle mi sandın yapram gibi şeyler dışında bir şey de yazmamışsınız.
şimdi şöyle düşünüyorum ben: küfür etmek, çarpıtmak yada eğlenmek adına hiç olmayacak laflar etmek benim işime yaramıyor maalesef... yani bana beta dedin, e bende sana dedim ee?
ya bu çok basit bir denklem. gelin çıkalım burdan. yani daha gerçekçi şeylerle ilgilenelim.
kendini bilen bir insana bir şey de desen, umursamaz yani.
bak eve geldin, evde yemek yok. ama yemek olmalıydı dimi?
e şimdi yemek olmadığı için yemek hazırlamayan, sorumsuzluk yapan kişiyle mi tartışıcaksın yada
"ya bak tamam unutmuşsun, bir şey olmuş yani illaki, e hadi gel şimdi çözüme odaklanalım" mı dersin?
yani çözüme odaklanalım ama sen şöylesin böylesin dersen o kişi uğraşmaz yani çözümle genellikle.
yada şöyle düşün:
biri bir hata yapıyor. başlıyor sebepleri sıralamaya. ya abi sebep sıralarsan doğal olarak bunlar bahane olarak anlaşılır.
yapacağın şey belli yani: "tamamdır şimdi hallediyorum" diyorsun.
"ve hayatın kanunlarına göre hakeden olmak için;hakedene hakettiği verilir."
bakar mısın cümlenin saçmalığına? "hak eden olmak için" dedikten sonra şunları yapman lazım gelmesi lazım ama gelmemiş. hak eden olmak için bla bla falan yaparsın.
ayrıca hak eden olmak için bir şey yaparsan bu zorlama olur.
ya sen içinden geleni yap, ama yine de ölçülü ve uyumlu yap sonra bakarsın neler olduğuna.
ayrıca binlerce kez tekrarlanmış, hatta beynimin "kullanılmayan bilgiler" diyerek sildiği şeyleri okuyarak da bir şey elde edemiyorum ben.
e artık "bazı adamlardan" olma vaktin gelmiş olması lazım senin. başka adamları örnek göstermen de örnek oluyor sadece.
kendinde gösteremiyorsun tamamen bu bahsettiğin şeyi.
şimdi şöyle düşünüyorum ben: küfür etmek, çarpıtmak yada eğlenmek adına hiç olmayacak laflar etmek benim işime yaramıyor maalesef... yani bana beta dedin, e bende sana dedim ee?
ya bu çok basit bir denklem. gelin çıkalım burdan. yani daha gerçekçi şeylerle ilgilenelim.
kendini bilen bir insana bir şey de desen, umursamaz yani.
bak eve geldin, evde yemek yok. ama yemek olmalıydı dimi?
e şimdi yemek olmadığı için yemek hazırlamayan, sorumsuzluk yapan kişiyle mi tartışıcaksın yada
"ya bak tamam unutmuşsun, bir şey olmuş yani illaki, e hadi gel şimdi çözüme odaklanalım" mı dersin?
yani çözüme odaklanalım ama sen şöylesin böylesin dersen o kişi uğraşmaz yani çözümle genellikle.
yada şöyle düşün:
biri bir hata yapıyor. başlıyor sebepleri sıralamaya. ya abi sebep sıralarsan doğal olarak bunlar bahane olarak anlaşılır.
yapacağın şey belli yani: "tamamdır şimdi hallediyorum" diyorsun.
"ve hayatın kanunlarına göre hakeden olmak için;hakedene hakettiği verilir."
bakar mısın cümlenin saçmalığına? "hak eden olmak için" dedikten sonra şunları yapman lazım gelmesi lazım ama gelmemiş. hak eden olmak için bla bla falan yaparsın.
ayrıca hak eden olmak için bir şey yaparsan bu zorlama olur.
ya sen içinden geleni yap, ama yine de ölçülü ve uyumlu yap sonra bakarsın neler olduğuna.
ayrıca binlerce kez tekrarlanmış, hatta beynimin "kullanılmayan bilgiler" diyerek sildiği şeyleri okuyarak da bir şey elde edemiyorum ben.
e artık "bazı adamlardan" olma vaktin gelmiş olması lazım senin. başka adamları örnek göstermen de örnek oluyor sadece.
kendinde gösteremiyorsun tamamen bu bahsettiğin şeyi.
ben film izleyemem demedim ki be oğlum. fantezilerini kendine sakla artık.
sinema dünyasında çok bellidir yani kalıplar falan. e sana çıkıp da çok dönemeçli, esrarengiz filmlerden de bahseden olmadı bak. ya benim eğlenceye ihtiyacım yok. ben zaten kendi kendine eğlenen, oyun oynayan, insanlarla iletişim kuran sosyal bir varlığım.
yani burada bulunma amacınız hakikatse, e bende zaten keyif duyarım bu işten diyerek geldiğim ortamda,
aylardır amacından sapmış ve duygusal olarak verdiği etkinin sınırlarını geçmiş birini görüyorum karşıda.
bu sen oluyorsun maalesef.
e crysis 1 oynasa ne olur ya usta?
ben de söyliyim bak bir tane:
tcma ilk başta dişileri falan elde etmek için onları analiz edip, keşiflerine ulaştı misalen.
ee ne yani tcma dişi aşığı bir adam mı oldu? hayır.
şuan ise tcma dişilerden yüz çevirdiği söyleniyor ve kardeşlik dışında da pek kimseyle görüşmüyor deniliyor.
bak bunlar teorik bilgiler. kimse pratikte şahit değil aramızdan. mantıken gidiyoruz.
az buçuk insanlarla iletişim kuran biri zaten çoğu insanla iletişimi keser çünkü bir amacı yoktur.
e bu amaç fayda da olabilir kişinin kendi lehine.
e doğru bir teori olması çok yüksek bunun.
son dediğin doğru aynen.
bende zaten bunu demiştim ya hell bir kaç hafta önce :)
eğer bir şeyi yapmayacaksan ama öyle his ediyorsan, siktir et abi temeli yok ki sende o gereken şeyin.
akıl zaten bunu biliyor. "bende bu yapmak zorunda olduğunu his ettiğim şeyin nedeni yoh ben niye bu herifi bu işi yapacak kadar motivasyonlu hale getireyim ki?" diyebiliyor.
demek ki gerizekalı biri değilsin sen.
e bende hiç değilim. bak bu kullandığın laflar da amaçsız oluyor.
sen daha amaçsız olan şeyleri yapıyorsun. bu baya baya amaçsız ve komik yani senin gibi biri için.
ve gereksiz bir negatiflik yansıyor bu yüzden.
yani sana ılımlı yaklaşır bu insanlar oturup ideallerini yazsan.
he bak aciz falan olmak ayrı konu. yani tcma ustan bile yapamadı kimseye bir şey.
sadece herkes içindekini potansiyelini dökebildi.
yani sen ustanın herkesi değiştirdiğini falan mı düşünüyorsun?
boş ver yani bu acizlikleri. bak iki ay önce de zaten bu anlayışında ısrar etmiştin.
e biraz daha anlamaya çalışmalıydın.
çünkü ben sen yazdığında "bunu yazarken ne hissetti, neyi amaçladı ve zihni nasıl bir alemdeydi" diyorum.
ve hatta "beni nasıl anladı ve tanımladı da böyle yazabildi" diyerek inceliyorum.
zor değil. e sen zoru denesene bırak kolaylıkları.
filmin başındaymış gibi hareket etmeye gerek yok yani.
artık filmi izledik ve bitti. ilk kez izliyormuşçasına da davranmayalım bence.
çünkü biz yıllardır bu filmi beraber izledik he yan yana? o yüzden acilen bırak şu hakaretleri çünkü
dünya gördüğün gibi değil.
ya ronaldoya göre dünya yorumlamasıyla, elçilere göre ki dünya bir olabilir mi?
e sen bu dünya benim gördüğüm gibi diyorsun çocukça.
e haklısın çünkü henüz seviye atlamadın.
ders çıkarabilen bir varlık olarak da, senelerdir değişen zihnini al metafor olarak.
"ya ben böyle düşünüyordum ama öyle değilmiş vay amk üstelik bunun peşindende gittik" falan demişsindir illa.
"dünyada ki her hatayı işleyecek kadar geniş bir ömre sahip değiliz.
e o yüzden analiz edip, diğerlerinin hatalarından dersler de alabiliyoruz".
sinema dünyasında çok bellidir yani kalıplar falan. e sana çıkıp da çok dönemeçli, esrarengiz filmlerden de bahseden olmadı bak. ya benim eğlenceye ihtiyacım yok. ben zaten kendi kendine eğlenen, oyun oynayan, insanlarla iletişim kuran sosyal bir varlığım.
yani burada bulunma amacınız hakikatse, e bende zaten keyif duyarım bu işten diyerek geldiğim ortamda,
aylardır amacından sapmış ve duygusal olarak verdiği etkinin sınırlarını geçmiş birini görüyorum karşıda.
bu sen oluyorsun maalesef.
e crysis 1 oynasa ne olur ya usta?
ben de söyliyim bak bir tane:
tcma ilk başta dişileri falan elde etmek için onları analiz edip, keşiflerine ulaştı misalen.
ee ne yani tcma dişi aşığı bir adam mı oldu? hayır.
şuan ise tcma dişilerden yüz çevirdiği söyleniyor ve kardeşlik dışında da pek kimseyle görüşmüyor deniliyor.
bak bunlar teorik bilgiler. kimse pratikte şahit değil aramızdan. mantıken gidiyoruz.
az buçuk insanlarla iletişim kuran biri zaten çoğu insanla iletişimi keser çünkü bir amacı yoktur.
e bu amaç fayda da olabilir kişinin kendi lehine.
e doğru bir teori olması çok yüksek bunun.
son dediğin doğru aynen.
bende zaten bunu demiştim ya hell bir kaç hafta önce :)
eğer bir şeyi yapmayacaksan ama öyle his ediyorsan, siktir et abi temeli yok ki sende o gereken şeyin.
akıl zaten bunu biliyor. "bende bu yapmak zorunda olduğunu his ettiğim şeyin nedeni yoh ben niye bu herifi bu işi yapacak kadar motivasyonlu hale getireyim ki?" diyebiliyor.
demek ki gerizekalı biri değilsin sen.
e bende hiç değilim. bak bu kullandığın laflar da amaçsız oluyor.
sen daha amaçsız olan şeyleri yapıyorsun. bu baya baya amaçsız ve komik yani senin gibi biri için.
ve gereksiz bir negatiflik yansıyor bu yüzden.
yani sana ılımlı yaklaşır bu insanlar oturup ideallerini yazsan.
he bak aciz falan olmak ayrı konu. yani tcma ustan bile yapamadı kimseye bir şey.
sadece herkes içindekini potansiyelini dökebildi.
yani sen ustanın herkesi değiştirdiğini falan mı düşünüyorsun?
boş ver yani bu acizlikleri. bak iki ay önce de zaten bu anlayışında ısrar etmiştin.
e biraz daha anlamaya çalışmalıydın.
çünkü ben sen yazdığında "bunu yazarken ne hissetti, neyi amaçladı ve zihni nasıl bir alemdeydi" diyorum.
ve hatta "beni nasıl anladı ve tanımladı da böyle yazabildi" diyerek inceliyorum.
zor değil. e sen zoru denesene bırak kolaylıkları.
filmin başındaymış gibi hareket etmeye gerek yok yani.
artık filmi izledik ve bitti. ilk kez izliyormuşçasına da davranmayalım bence.
çünkü biz yıllardır bu filmi beraber izledik he yan yana? o yüzden acilen bırak şu hakaretleri çünkü
dünya gördüğün gibi değil.
ya ronaldoya göre dünya yorumlamasıyla, elçilere göre ki dünya bir olabilir mi?
e sen bu dünya benim gördüğüm gibi diyorsun çocukça.
e haklısın çünkü henüz seviye atlamadın.
ders çıkarabilen bir varlık olarak da, senelerdir değişen zihnini al metafor olarak.
"ya ben böyle düşünüyordum ama öyle değilmiş vay amk üstelik bunun peşindende gittik" falan demişsindir illa.
"dünyada ki her hatayı işleyecek kadar geniş bir ömre sahip değiliz.
e o yüzden analiz edip, diğerlerinin hatalarından dersler de alabiliyoruz".
newton'a göre dışardan cisme bir baskı olmadıkça cisim hareketini muhakkak korur.
E insan da böyle işte. Yani duygusal olarak kendini ne kadar tamam görsen de, e akılsal olarak gerçeklikle akıl çok daha iyi bir ikili.
E bu baskı bazen duygular da olur.
Tamam ama olmadığı zaman başvuru kanalı akıl oluyor. Yani temelde akla dayanmak gerekiyor bu yüzden.
Yani felsefe de "bir insanın arzularını, başka insaninkiler oluşturur" falan derler.
Sadece felsefe olmayabilir ama felsefe de illa ki denmiştir diye felsefeye veriyorum bu sözü.
Yani mantıken bir insanın içsel düşüncelerini dış etkenler olmadan sağlıklı falan bulamaz mıyız?
E illa ki ama İbrahim içinde hakikate gitme etkeni dışsal bir baskıydı, henry ford içinde öyleydi yada newton için, mozart falan içinde aynı durum geçerliydi.
Bence de dışsal bir baskı olmazsa kişi seviyesini korur.
E peki geriye gitmez mi?
Kime ve neye göre sorusu önemli burada bence.
Yani kişinin potansiyeline göre evet geriye gitmese bile ileri de gitmiyor. Ama bir şeyler durağan şekilde kalmış.
E ama kişi kendini dalgalı görmek istemiyorsa, durağan olmaması için bir sebep yok ki. Bu yüzden kişi duygularıyla ve aklıyla felsefe yapıyor.
Bilimsel olarak bilmiyorum karşılığını fakat kişi ileri gitmiyorsa, muhakkak geriye gidecektir ya.
Yada sadece o an bildiklerini mi unutmamak için bir şeyler yapacak? olabilir ama komik yani.
E insan da böyle işte. Yani duygusal olarak kendini ne kadar tamam görsen de, e akılsal olarak gerçeklikle akıl çok daha iyi bir ikili.
E bu baskı bazen duygular da olur.
Tamam ama olmadığı zaman başvuru kanalı akıl oluyor. Yani temelde akla dayanmak gerekiyor bu yüzden.
Yani felsefe de "bir insanın arzularını, başka insaninkiler oluşturur" falan derler.
Sadece felsefe olmayabilir ama felsefe de illa ki denmiştir diye felsefeye veriyorum bu sözü.
Yani mantıken bir insanın içsel düşüncelerini dış etkenler olmadan sağlıklı falan bulamaz mıyız?
E illa ki ama İbrahim içinde hakikate gitme etkeni dışsal bir baskıydı, henry ford içinde öyleydi yada newton için, mozart falan içinde aynı durum geçerliydi.
Bence de dışsal bir baskı olmazsa kişi seviyesini korur.
E peki geriye gitmez mi?
Kime ve neye göre sorusu önemli burada bence.
Yani kişinin potansiyeline göre evet geriye gitmese bile ileri de gitmiyor. Ama bir şeyler durağan şekilde kalmış.
E ama kişi kendini dalgalı görmek istemiyorsa, durağan olmaması için bir sebep yok ki. Bu yüzden kişi duygularıyla ve aklıyla felsefe yapıyor.
Bilimsel olarak bilmiyorum karşılığını fakat kişi ileri gitmiyorsa, muhakkak geriye gidecektir ya.
Yada sadece o an bildiklerini mi unutmamak için bir şeyler yapacak? olabilir ama komik yani.
he ayrıca insanin basitliğini yorumlayacak kişi kim önemli. Çünkü sana göre insanin belli bölümü zayıf ama seninde basit olarak yorumlandığın yada seni basit olaylara takılıp, ilerisine gidemeyenler olarak yorumlayan birileri de var illaki.
E çünkü bundan daha ilerisi var biliyoruz.
Tahmin ediyorum yani. İlerisi olmasaydı en azından burada olmazdım. Yada sen olmazdın falan.
Ya şimdi öğreti cidden duygusal olarak çok etkiledi ya bizi. Biliyorsunuz zaten. Şuana kadar niye acı çektiniz? Niye buraya "yararlı içerikler" yazarım diyebiliyorsunuz? İşte my7'nin üzerimizde ki eğlencesinin sonucu bu.
Bunu kırabiliriz ama. Bu seviyeden yukarisini görebiliriz de tabii. E zaten bu kırılımı sağlayacak gücü sana my7 vermiyor. O senin bulacağın şey. Bak bir söz var: "insanin düşünerek bulamadığı bir şeyi, direkt verirsen o insan onu kendi keşfedemediği için uygulayamaz" gibi bir şey. Ya şimdi ben bir şeyin üzerimde zararlı olduğunu düşünmüyorsam, e senin için mi yapmayacağım? Sen kimsin yani. E zorlarım ben kendimi ama buradan da duygusal olarak bir şey elde etmem gerekiyor ki bunun da bir ömrü var ve uzun sürmüyor. Demek ki bu bahsettiğimiz usta adamlarda bu işi düşünmeye o yüzden sevk ettiriyor.
"Öküz-tren ilişkisi olursa tat alamayız. Düşünün, analiz edin. Bir alfa var ve onu analiz etmiyor musunuz?",
"Akıl edin beyler düşünün azcık öğreti nerede yanlış söylüyor. Hayatı anlayın. Gerçekçi olun" falan filan.
Ya birde şöyle bir şey var galiba:
Benim üzerine ciddiyetle yaklaştığım kadar yaklaşmıyor olabilir* bu insanlar.
Yani düşünüyor ve uyuyorsa e tamam diyor yani.
E birde süreç içinde olduğundan duygusal durum da ona göre şekilleniyor.
Kiminde usta bizzat ayar veriyor yada kişi görevlerle mesafe kat ediyor. Ama ortada ciddiyet de var.
Bir araştırmada kendisinden şikayetçi olup, sonra o şikayeti düzelten ve bunu sağlıklı iletişim üzerinden yapan şirketlere daha bağlı olan müşteriler olduğu ispatlanıyor şikayet edenler ve etmeyenler içinde.
E bunu al öğreti ve okuyucuya monte et.
Bir taraf önyargılarla okuyor ve tek tek kırılıyor.
E öyle olunca karşındaki adama hayranlık, sevgi, bağlılık, itaat falan beslemen çok doğal.
Bir seviye de olan grup da, kardeşliğe ihanet etmemek üzerinden ilerleyen bir savaş veriliyordu.
Buna gerçeği red etmemek isteği de dahil.
Galiba tek bir şans bu oluyor?
Bence duygusal bağlılıklarla değil de, böyle gerçekçi okumak lazım yazıları tekrar.
Birde alfa, kardeşlik için yapmak yerine kendimiz için yapmalıyız. Yani önce sen bir kendini hallet sonra yaptığın şeyler başkalarının da işine yarar demek doğru olmaz mı?
Yani liseli my7 kimin için yapmış olabilir ki bu keşifleri ve günlüğüne yazılar yazdı o kadar?
Alive özellikle sen kendin için neden bir şeyler yapmalısın bir düşün.
He bu arada, egoyu severim/ aynen gangs ego en değerli oluşumumuz falan diyen iki kişi atılmıştı. öyle de olmamak lazım.
E ama bende işte beni eleştirecek adamlara malzeme veremiyorum ki bana "seni eleştirmek yada doğru bilgi vermek için uzun yazılar okuyacak değilim" diyordu.
E canı istemiyor yani demek ki.
Biraz şu canımıza dikkat etmemiz lazım bu yüzden.
E bizi besleyen o çünkü.
Canımız nerede desem tık çıkmaz öyle bir organ yok çünkü ama tam ismi yani şimdilik.
Bu arada bir söz var: "eğer benim 10 sene önce yazdığım metne takılı kalan bir öğrencim olsaydı yüzüne tükürürdüm" diyordu. Haha. Bu ogretiyi bırakmak değil tabii. Artık aşın şu işleri demek gibi bir şey.
E çünkü bundan daha ilerisi var biliyoruz.
Tahmin ediyorum yani. İlerisi olmasaydı en azından burada olmazdım. Yada sen olmazdın falan.
Ya şimdi öğreti cidden duygusal olarak çok etkiledi ya bizi. Biliyorsunuz zaten. Şuana kadar niye acı çektiniz? Niye buraya "yararlı içerikler" yazarım diyebiliyorsunuz? İşte my7'nin üzerimizde ki eğlencesinin sonucu bu.
Bunu kırabiliriz ama. Bu seviyeden yukarisini görebiliriz de tabii. E zaten bu kırılımı sağlayacak gücü sana my7 vermiyor. O senin bulacağın şey. Bak bir söz var: "insanin düşünerek bulamadığı bir şeyi, direkt verirsen o insan onu kendi keşfedemediği için uygulayamaz" gibi bir şey. Ya şimdi ben bir şeyin üzerimde zararlı olduğunu düşünmüyorsam, e senin için mi yapmayacağım? Sen kimsin yani. E zorlarım ben kendimi ama buradan da duygusal olarak bir şey elde etmem gerekiyor ki bunun da bir ömrü var ve uzun sürmüyor. Demek ki bu bahsettiğimiz usta adamlarda bu işi düşünmeye o yüzden sevk ettiriyor.
"Öküz-tren ilişkisi olursa tat alamayız. Düşünün, analiz edin. Bir alfa var ve onu analiz etmiyor musunuz?",
"Akıl edin beyler düşünün azcık öğreti nerede yanlış söylüyor. Hayatı anlayın. Gerçekçi olun" falan filan.
Ya birde şöyle bir şey var galiba:
Benim üzerine ciddiyetle yaklaştığım kadar yaklaşmıyor olabilir* bu insanlar.
Yani düşünüyor ve uyuyorsa e tamam diyor yani.
E birde süreç içinde olduğundan duygusal durum da ona göre şekilleniyor.
Kiminde usta bizzat ayar veriyor yada kişi görevlerle mesafe kat ediyor. Ama ortada ciddiyet de var.
Bir araştırmada kendisinden şikayetçi olup, sonra o şikayeti düzelten ve bunu sağlıklı iletişim üzerinden yapan şirketlere daha bağlı olan müşteriler olduğu ispatlanıyor şikayet edenler ve etmeyenler içinde.
E bunu al öğreti ve okuyucuya monte et.
Bir taraf önyargılarla okuyor ve tek tek kırılıyor.
E öyle olunca karşındaki adama hayranlık, sevgi, bağlılık, itaat falan beslemen çok doğal.
Bir seviye de olan grup da, kardeşliğe ihanet etmemek üzerinden ilerleyen bir savaş veriliyordu.
Buna gerçeği red etmemek isteği de dahil.
Galiba tek bir şans bu oluyor?
Bence duygusal bağlılıklarla değil de, böyle gerçekçi okumak lazım yazıları tekrar.
Birde alfa, kardeşlik için yapmak yerine kendimiz için yapmalıyız. Yani önce sen bir kendini hallet sonra yaptığın şeyler başkalarının da işine yarar demek doğru olmaz mı?
Yani liseli my7 kimin için yapmış olabilir ki bu keşifleri ve günlüğüne yazılar yazdı o kadar?
Alive özellikle sen kendin için neden bir şeyler yapmalısın bir düşün.
He bu arada, egoyu severim/ aynen gangs ego en değerli oluşumumuz falan diyen iki kişi atılmıştı. öyle de olmamak lazım.
E ama bende işte beni eleştirecek adamlara malzeme veremiyorum ki bana "seni eleştirmek yada doğru bilgi vermek için uzun yazılar okuyacak değilim" diyordu.
E canı istemiyor yani demek ki.
Biraz şu canımıza dikkat etmemiz lazım bu yüzden.
E bizi besleyen o çünkü.
Canımız nerede desem tık çıkmaz öyle bir organ yok çünkü ama tam ismi yani şimdilik.
Bu arada bir söz var: "eğer benim 10 sene önce yazdığım metne takılı kalan bir öğrencim olsaydı yüzüne tükürürdüm" diyordu. Haha. Bu ogretiyi bırakmak değil tabii. Artık aşın şu işleri demek gibi bir şey.
dünya basit bir yer olarak gözükebilir fakat basit değil.
içinde yaşayan varlıklardan insan türü evet basit bir varlık haklısın.
yani olay anında duygularla boğuşan ama sonra olay her neyse incelediğinde,
"ya aslında hiç duygularımı umursamasam da olurmuş" diyen bir varlık.
yada hiç olmayacak şeye duygusal olarak kendini kaptırıp sözde onun savunuculuğunu yapan
fakat yıllar sonra ise "kaybedilmiş zaman" olarak nitelendiren olgunlaşmamış bir meyvedir insan, aynen.
fransızca da "puerılıs" diye bir kelime var.
hatta assaasın creed unity'de arno kardeşliğe katılmak için yer altına mabede indiğinde
bir teste uğruyor. işte belli ki bir travma falan aşma söz konusu bu testin içinde.
babası ve katili falan var. kovalıyor onu baya. en sonunda assasin kalabalığı içinde birini öldürüyor bak.
kendisi yani o öldürdüğü assasin. ve arkada bir tabloda arno'nun eski olan bir fotoğrafı var ve şu yazıyor: "puerılıs"...
yani olgunlaşmamış meyve demek bu. çocukca yani.
iyiyi kötüyü sen belirliyorsun çoğunlukla yesirawt. e bu yüzden de yazılar içinde yıllardır söylenen ve tekrar edilmekten
unutulan bir cümleyi alıp "bak bu iyiydi ya" diyorsun. ayrıca "hatalarımı tekrarlamaktan yoruldum ve artık öğrenmek istiyorum" falanda diyor ama kardeşlik için geçerli değil bu. oyun için geçer tabii. ama oyunun içinde kardeşlikle ilişkilerini geliştirmek adına görevler yapman lazım. hayatı da öyle düşünüyorsun.
senin iyiliğin ve yatkın olduğun şeyler zaten hiç zorlanmadan yaptığın şeyler olduğu için zorlanmıyorsun.
illa ki zorlanırsın ama bir şeyler sürekli yapılmıyorsa, e belli ki bir sorun var orada.
benim içinde geçerli bu.
şimdi şöyle bir felsefi düşünce var: bazı şeyler başlı başına iyiliktir. mutluluk ise, doğal bir durumdur.
yani mutlu olmak başlı başına bir hedef falan değil diyorlar.
bence yanlış ama yani. fakat kast edilen şey şu: ya sen mutlu değilsin, bir şeylerden rahatsızsın ama mutlu olmak için ıkınıyorsun falandır. neyse hatırlayamadım devamını.
"Bazen karşımdaki kadın ve erkeklerle, küçük bir kızın oyuncak bebeğiyle konuştuğu gibi konuşuyorum. Küçük kız oyuncak bebeğin kendisini anlamadığını bilir, yine de bilinçli bir biçimde kendini aldatarak iletişim kurmanın keyfini yaşamaya çalışır." böyle de bir söz var. felsefenin tesellisi kitabından. israilli birinin yazdığı, yada karışık derlediği bir kitap işte.
beş, altı düşünürü alıp, bazı alanlarda ki doğrularını alıp yorumlamış işte. öyle tahmin ediyorum.
e şimdi bu sözde ki bahsedilen şeyi yapıyoruz. gerçeklikten böyle uzaklaşıyoruz yani.
bak tamam misalen tcma bir şey yaparsa oturur anlarsın ama aynı şeyi beta yapınca anlamak için uğraşmazsın.
ben dediğin gibi assasin tarzı falan hissiyatlara giremiyorum.
en son böyle bir kardeşlik bağı his ettiğim adamda bana aynı şeyi söylüyordu.
"e ben bir şeyi biliyorum yada söyleyebiliyorum diye bir şey his etmiyorum ki. yada benim bildiğimi bilen biri çıkınca da sevinemiyorum ama seninle aynı anlayışa sahip birini gördüğünde elbette sevinç, heyecan duymak normaldir" demişti.
yani assasin gibi his eden adam bence his ettiğinin bile üzerine düşünmüyordur. çünkü bu adam olgunlaşmış, ve çocukluktan çıkmış biri oluyor. yani senin 5 dakikalık hislerin seni 23 saat 55 dakika oyalayacak mı? sanmıyorum.
ben önceden bu kalan saatleri o dakikaları elde etmek için harcardım ama şimdi umursamıyorum.
ama o an benim için o gerekiyordu bence.
birde kenks insan başkasının arzularıyla arzu duyan ve duygusal motivasyon belirleyebilen falan varlık.
sen artık insanların basitliğini bırak ve buraya bundan sonra insanların basitliğiyle alakalı bir şey girme bu tarz.
hacıtyler'ın yaptığı gibi şeyler yapma, ha farklı bir nüans falan anlarsın yaz.
ama bu tekrar konularını bırak.
inanç düşüncelerle oluşur. fark edemesen bile o ekilen tohumlar etkiler inancını ki öğreti bunu yaptı üzerimizde.
sen akılla ilerle inançla falan olmuyor yani. direkt olayın köküne inmen lazım bence.
inançlı bir insanda, inancına ters işler yapabilir misalen.
bu durumda ise inanç ile ilerlemek sağlıklı değil demek ki diye düşünüyorum.
ayrıca kardeşlik ehilleri de baya üç beş dil bilen insanlar diye tahmin ediyorum. haberin olsun.
ama bunun üzerine düşme, bu insanlarda hadi dil öğrenelim demediler.
araştırma kaynaklarına ulaşmak için öğrenmişlerdir. çünkü tek bir dil tek bir kaynak deryasıdır. bu deryayı dışardan yorumlayan insanlarda içinde bulunanlardan farklı şeyler görür kafası gibi.
içinde yaşayan varlıklardan insan türü evet basit bir varlık haklısın.
yani olay anında duygularla boğuşan ama sonra olay her neyse incelediğinde,
"ya aslında hiç duygularımı umursamasam da olurmuş" diyen bir varlık.
yada hiç olmayacak şeye duygusal olarak kendini kaptırıp sözde onun savunuculuğunu yapan
fakat yıllar sonra ise "kaybedilmiş zaman" olarak nitelendiren olgunlaşmamış bir meyvedir insan, aynen.
fransızca da "puerılıs" diye bir kelime var.
hatta assaasın creed unity'de arno kardeşliğe katılmak için yer altına mabede indiğinde
bir teste uğruyor. işte belli ki bir travma falan aşma söz konusu bu testin içinde.
babası ve katili falan var. kovalıyor onu baya. en sonunda assasin kalabalığı içinde birini öldürüyor bak.
kendisi yani o öldürdüğü assasin. ve arkada bir tabloda arno'nun eski olan bir fotoğrafı var ve şu yazıyor: "puerılıs"...
yani olgunlaşmamış meyve demek bu. çocukca yani.
iyiyi kötüyü sen belirliyorsun çoğunlukla yesirawt. e bu yüzden de yazılar içinde yıllardır söylenen ve tekrar edilmekten
unutulan bir cümleyi alıp "bak bu iyiydi ya" diyorsun. ayrıca "hatalarımı tekrarlamaktan yoruldum ve artık öğrenmek istiyorum" falanda diyor ama kardeşlik için geçerli değil bu. oyun için geçer tabii. ama oyunun içinde kardeşlikle ilişkilerini geliştirmek adına görevler yapman lazım. hayatı da öyle düşünüyorsun.
senin iyiliğin ve yatkın olduğun şeyler zaten hiç zorlanmadan yaptığın şeyler olduğu için zorlanmıyorsun.
illa ki zorlanırsın ama bir şeyler sürekli yapılmıyorsa, e belli ki bir sorun var orada.
benim içinde geçerli bu.
şimdi şöyle bir felsefi düşünce var: bazı şeyler başlı başına iyiliktir. mutluluk ise, doğal bir durumdur.
yani mutlu olmak başlı başına bir hedef falan değil diyorlar.
bence yanlış ama yani. fakat kast edilen şey şu: ya sen mutlu değilsin, bir şeylerden rahatsızsın ama mutlu olmak için ıkınıyorsun falandır. neyse hatırlayamadım devamını.
"Bazen karşımdaki kadın ve erkeklerle, küçük bir kızın oyuncak bebeğiyle konuştuğu gibi konuşuyorum. Küçük kız oyuncak bebeğin kendisini anlamadığını bilir, yine de bilinçli bir biçimde kendini aldatarak iletişim kurmanın keyfini yaşamaya çalışır." böyle de bir söz var. felsefenin tesellisi kitabından. israilli birinin yazdığı, yada karışık derlediği bir kitap işte.
beş, altı düşünürü alıp, bazı alanlarda ki doğrularını alıp yorumlamış işte. öyle tahmin ediyorum.
e şimdi bu sözde ki bahsedilen şeyi yapıyoruz. gerçeklikten böyle uzaklaşıyoruz yani.
bak tamam misalen tcma bir şey yaparsa oturur anlarsın ama aynı şeyi beta yapınca anlamak için uğraşmazsın.
ben dediğin gibi assasin tarzı falan hissiyatlara giremiyorum.
en son böyle bir kardeşlik bağı his ettiğim adamda bana aynı şeyi söylüyordu.
"e ben bir şeyi biliyorum yada söyleyebiliyorum diye bir şey his etmiyorum ki. yada benim bildiğimi bilen biri çıkınca da sevinemiyorum ama seninle aynı anlayışa sahip birini gördüğünde elbette sevinç, heyecan duymak normaldir" demişti.
yani assasin gibi his eden adam bence his ettiğinin bile üzerine düşünmüyordur. çünkü bu adam olgunlaşmış, ve çocukluktan çıkmış biri oluyor. yani senin 5 dakikalık hislerin seni 23 saat 55 dakika oyalayacak mı? sanmıyorum.
ben önceden bu kalan saatleri o dakikaları elde etmek için harcardım ama şimdi umursamıyorum.
ama o an benim için o gerekiyordu bence.
birde kenks insan başkasının arzularıyla arzu duyan ve duygusal motivasyon belirleyebilen falan varlık.
sen artık insanların basitliğini bırak ve buraya bundan sonra insanların basitliğiyle alakalı bir şey girme bu tarz.
hacıtyler'ın yaptığı gibi şeyler yapma, ha farklı bir nüans falan anlarsın yaz.
ama bu tekrar konularını bırak.
inanç düşüncelerle oluşur. fark edemesen bile o ekilen tohumlar etkiler inancını ki öğreti bunu yaptı üzerimizde.
sen akılla ilerle inançla falan olmuyor yani. direkt olayın köküne inmen lazım bence.
inançlı bir insanda, inancına ters işler yapabilir misalen.
bu durumda ise inanç ile ilerlemek sağlıklı değil demek ki diye düşünüyorum.
ayrıca kardeşlik ehilleri de baya üç beş dil bilen insanlar diye tahmin ediyorum. haberin olsun.
ama bunun üzerine düşme, bu insanlarda hadi dil öğrenelim demediler.
araştırma kaynaklarına ulaşmak için öğrenmişlerdir. çünkü tek bir dil tek bir kaynak deryasıdır. bu deryayı dışardan yorumlayan insanlarda içinde bulunanlardan farklı şeyler görür kafası gibi.
ya ben sana git demiyorum ki. kardeşlik senden bir şeyler istiyor. bu belli yani.
yıllardır bunu karşılayamadın. yüksek ihtimalle de karşılayabilecek ışık olsa dahi henüz alıp işlenecek,
yönlendirmeler ile gelişimini destekleyecek unsurları da hak etmiyorsun.
zaten mantıklı olanda bu yani.
çok kullanıyoruz ya hani "kendi savaşını ver önce" diye.
aynen. başlık seni uyandırdı ve seviye atladın.
ama seviye atlarken seni ileriye gidecek duygu, ve inançlar kazandırdı sana başlık.
belki de sen ileriye gitmeyi gerekli görmüyorsun.
bende diyorumki: "gerekli görmediğin bir şeyin acısını çekme".
bırak yani. tanrıyı anlıyorum diyorsun ama oruç konusunu uygulayamamışsın.
demek ki anlamak da bir şey ifade etmiyor ki.
yazış şeklinle alakası yok o benzetmemin.
farklı bir şey yok yani.
hacı yazdı zaten e sende aynı şeyi yazıyorsun.
bende yazdım. baya yazdım yani. ama sonra bıraktım yazmayı çünkü her şeyin bir bitişi oluyor ilerlerken.
öyle düşünüyorum. sürekli dişi siken bir adam otuz bir çeker mi amınakoyum abaza gibi ?
bak burada otuz bir çekmek seni abaza yapmaz ama zihinsel yaklaşımın yapar işte.
her gün dişi siken biri bir gün otuz bir de çeker. temaşah halinde yapar üstelik bunu.
heycanla, merakla, zevk alarak yapar.
örnek sadece zihinsel ilerlemeyi yansıtması için. sade bir örnek zaten.
e sen zevk almıyorsun hayattan diyelim, o zaman ya çok doğru yoldasın ve başarılar seni bekliyor.
yada yanlış yoldasın ve olduğunu sandığın kişiden uzaksın.
e çünkü o sandığın senin bir inancı var. öğreti misalen.
hizmet ettiği bir tanrısı ve birleştiği kardeşleri var muhtemelen.
ama sende yok ki şuan bunlar. bende de yok yani ama dert değil.
yani assasıns creed unity'de arno hapıshaneden kaçarken yanindaki suikastçi ona "kafanı boktan kurtarırsan gel" diyor.
aynı şeyi alıp kendine entegre et. şuan tcma'yın, kardeşliğin sana bunu dediğini düşün.
çünkü olay zorunlu çevrede olsaydı bu şekilde olurdu muhtelemen.
şimdi buraya gelip yazılar atalım tamam mı düşün.
sen yerbiliminden bende ilahiyat, bilimsel araştırmalardan falan bahsedeyim.
birisi gelip ingilizce metin çevirsin makale yani atalım.
arada sohbet olsun. şimdi kardeşlik senin çevirdiğin makelenin değerinden mi seni alıyor ?
bence o makaleyi hazırlarken ki edindiğin zihinsel durumundan alıyor seni.
yani arka planda ki sen önemlisin.
o sen ise şuan konuştuğum seni yaratıyor.
arka planda ise hiç birimiz alınmıyoruz ne yazık ki.
bilmediğimiz çok şey var. e ben bunu dediğimde senin kafanda "demek ki sürekli bir şeyler öğreniyor" fikri oluşabilir ama alakası yok. derslerine çalışmayan, oyun oynayan, dişilerle sohbet edip, dişi konusunda kendini kontrol eden ve yanlış var mı diye kontrol eden, ailesiyle bağları kopmuş, hacıtyler ve tcma yazıları okumayan, insanların hal ve hareketlerini düşünmeyen falan biriyim ben. çekinen, baskı altında his eden, karamsar, en kötü ihtimalleri düşünen biriyim.
ama her zaman böyle değil de tam terslerini yazmak istemedim.
ben en son kuranı üç beş gün önce dinledim misalen.
kitabımı 1 aydır bitiremedim ki son bir haftadır 50 sayfa bile okumadım.
indirdiğim oyunları bile oynamıyorum doğru dürüst ki sıkılıyorum.
e nabıyorum ki ben ?
hiç bir şey. ama bir şey mi yapmamız gerekiyor işte ?
dünyada yüzbinlerce aç insan var. yemeksiz.
doğru dürüst eğitim alamayan çocuklar var diyerek bir liste atmıştı bir abi bana.
felsefe, psikoloji, tarih, çevre bilimi miydi neydi, bunları biliceksin ki doğru temellendirmeler ile git diyordu ayriyetten.
felsefe, sana düşüneceğin şeylere gideceğin yolu daha hızlı verir.
psikoloji yaşadıklarını ve gördüklerini doğru yorumlayıp, uyum sağlamanı...
tarih ise ders almanı, ibretler görmeni.... dünya ise hiç bir şey bilmediğini falan gösterir.
abinin dedikleriyle karışık burası ama anlarsın.
avantajlısın ama sen. hemen tek bir kısa mesajla tcma yada başka bir usta tarafından kısa bir test sürecinde atılmaktansa, yazacağın her şeyden emin olup dilediğince takılabiliyorsun. buraya da yazma demiyorum alice.
başka yerlere de yazabilirsin ama. facebook sayfanda da yazarsın. fb gruplarında da hatta erkek adam sitesinde bile yazabilirsin. en azından eleştirilir de sende anlarsın yani eğer doğru eleştiri olursa falan.
yıllardır bunu karşılayamadın. yüksek ihtimalle de karşılayabilecek ışık olsa dahi henüz alıp işlenecek,
yönlendirmeler ile gelişimini destekleyecek unsurları da hak etmiyorsun.
zaten mantıklı olanda bu yani.
çok kullanıyoruz ya hani "kendi savaşını ver önce" diye.
aynen. başlık seni uyandırdı ve seviye atladın.
ama seviye atlarken seni ileriye gidecek duygu, ve inançlar kazandırdı sana başlık.
belki de sen ileriye gitmeyi gerekli görmüyorsun.
bende diyorumki: "gerekli görmediğin bir şeyin acısını çekme".
bırak yani. tanrıyı anlıyorum diyorsun ama oruç konusunu uygulayamamışsın.
demek ki anlamak da bir şey ifade etmiyor ki.
yazış şeklinle alakası yok o benzetmemin.
farklı bir şey yok yani.
hacı yazdı zaten e sende aynı şeyi yazıyorsun.
bende yazdım. baya yazdım yani. ama sonra bıraktım yazmayı çünkü her şeyin bir bitişi oluyor ilerlerken.
öyle düşünüyorum. sürekli dişi siken bir adam otuz bir çeker mi amınakoyum abaza gibi ?
bak burada otuz bir çekmek seni abaza yapmaz ama zihinsel yaklaşımın yapar işte.
her gün dişi siken biri bir gün otuz bir de çeker. temaşah halinde yapar üstelik bunu.
heycanla, merakla, zevk alarak yapar.
örnek sadece zihinsel ilerlemeyi yansıtması için. sade bir örnek zaten.
e sen zevk almıyorsun hayattan diyelim, o zaman ya çok doğru yoldasın ve başarılar seni bekliyor.
yada yanlış yoldasın ve olduğunu sandığın kişiden uzaksın.
e çünkü o sandığın senin bir inancı var. öğreti misalen.
hizmet ettiği bir tanrısı ve birleştiği kardeşleri var muhtemelen.
ama sende yok ki şuan bunlar. bende de yok yani ama dert değil.
yani assasıns creed unity'de arno hapıshaneden kaçarken yanindaki suikastçi ona "kafanı boktan kurtarırsan gel" diyor.
aynı şeyi alıp kendine entegre et. şuan tcma'yın, kardeşliğin sana bunu dediğini düşün.
çünkü olay zorunlu çevrede olsaydı bu şekilde olurdu muhtelemen.
şimdi buraya gelip yazılar atalım tamam mı düşün.
sen yerbiliminden bende ilahiyat, bilimsel araştırmalardan falan bahsedeyim.
birisi gelip ingilizce metin çevirsin makale yani atalım.
arada sohbet olsun. şimdi kardeşlik senin çevirdiğin makelenin değerinden mi seni alıyor ?
bence o makaleyi hazırlarken ki edindiğin zihinsel durumundan alıyor seni.
yani arka planda ki sen önemlisin.
o sen ise şuan konuştuğum seni yaratıyor.
arka planda ise hiç birimiz alınmıyoruz ne yazık ki.
bilmediğimiz çok şey var. e ben bunu dediğimde senin kafanda "demek ki sürekli bir şeyler öğreniyor" fikri oluşabilir ama alakası yok. derslerine çalışmayan, oyun oynayan, dişilerle sohbet edip, dişi konusunda kendini kontrol eden ve yanlış var mı diye kontrol eden, ailesiyle bağları kopmuş, hacıtyler ve tcma yazıları okumayan, insanların hal ve hareketlerini düşünmeyen falan biriyim ben. çekinen, baskı altında his eden, karamsar, en kötü ihtimalleri düşünen biriyim.
ama her zaman böyle değil de tam terslerini yazmak istemedim.
ben en son kuranı üç beş gün önce dinledim misalen.
kitabımı 1 aydır bitiremedim ki son bir haftadır 50 sayfa bile okumadım.
indirdiğim oyunları bile oynamıyorum doğru dürüst ki sıkılıyorum.
e nabıyorum ki ben ?
hiç bir şey. ama bir şey mi yapmamız gerekiyor işte ?
dünyada yüzbinlerce aç insan var. yemeksiz.
doğru dürüst eğitim alamayan çocuklar var diyerek bir liste atmıştı bir abi bana.
felsefe, psikoloji, tarih, çevre bilimi miydi neydi, bunları biliceksin ki doğru temellendirmeler ile git diyordu ayriyetten.
felsefe, sana düşüneceğin şeylere gideceğin yolu daha hızlı verir.
psikoloji yaşadıklarını ve gördüklerini doğru yorumlayıp, uyum sağlamanı...
tarih ise ders almanı, ibretler görmeni.... dünya ise hiç bir şey bilmediğini falan gösterir.
abinin dedikleriyle karışık burası ama anlarsın.
avantajlısın ama sen. hemen tek bir kısa mesajla tcma yada başka bir usta tarafından kısa bir test sürecinde atılmaktansa, yazacağın her şeyden emin olup dilediğince takılabiliyorsun. buraya da yazma demiyorum alice.
başka yerlere de yazabilirsin ama. facebook sayfanda da yazarsın. fb gruplarında da hatta erkek adam sitesinde bile yazabilirsin. en azından eleştirilir de sende anlarsın yani eğer doğru eleştiri olursa falan.
"diğer yarısını bilin diye yazıyorum." ne bileceğiz biz ?
ne yazdın yani de bileceğiz. zaten basitsin yani.
e bende basitim. ama sen bana göre de basitsin işte. kötü mü iyi mi bu senin bilebileceğin bir şey ama amacı
ölçüye ve farkındalığa doğru olan bir insan için kötü olmalı.
yok rafa falan kalkabilir demişssin. he amk bak kalkıyor. ee ?
senin elinde olayın yok mu ?
o raftan atacağın ve bir an da hayatından çıkarmak için mücadele edeceğin o olay yok mu onu düşün.
e yeterli değil abi demek ki. çünkü hala götümü kaybettim falan diyorsun.
ya götünü kaybetmesen ne olurdu?
iki senedir senin en ufak katkılı yazın yok şurada.
sürekli 500 sayfalık bir kitabın sayfasından özet atıyorsun buraya.
ya hiç mi değişmiyor bu tekrarların?
sürekli aynı olaylar. bot gibi bir şey oluyorsun bak.
buradan bir şeye de yürümüyorsun ki, yürüsen yazmıyacağım.
e "bu herif buradan ilerliyor yazmama gerek yok" diyemiyorum senin yüzünden.
hacıtyler yazdı 500 sayfa ne oldu sonra? kimse bilmiyor.
en bileni teorik olarak kardeşliktedir diyor.
peki ya adam artık yazılacak şeylerin olmadığı ve artık sürekli tekrar olabileceği için yazmayı kestiyse?
bak biri sana bir şey anlatır, eğer sonra o seviyenin tabiri caizse oyunlarda ki seviye atlama aracı olan "xp" varsa anlarsın ve uygularsın. ama anlamakla uygulamak başka işte.
ben eminim sen tanrıya da doğru dürüst yaklaşmıyorsun.
adama ben faiz öedeyenler için haram olmayabilir buyrun diyorum bana çarpıtma yaptığın ayetlerden biri diyor.
ya tamam da, ben niye çarpıtma yapayım böyle bir savunma mı var amk?
e sorsan, doğru hareket yaptı. bak daha sade örnek vereyim:
40 yaşında sokakta kendisine ne bakıyon denildiğinde siklemeyen biriyle,
aynı yaşta bunu hakaret algılamış ve sen ne bakıyon diyip kavgaya tutuşup ölmüş adam aynı mı ?
alakası yok abi böyle ölüm mü olur.
basit mi yani ölmek.
otur izle atacağım linki. buraya da biliyormuş gibi bir şeyler yazma, yazdığın şeyler 10 yıl önce bağlılık nedenini bile unuttuğunu düşündüğüm bağlı olduğun adamın, zihinsel olarak göstererek yol gösterdiği ve siktir çektiği, organizasyondan attığı daha uygun olur: birinin yazdıkları.
e sende onun aşağısındasın tabii zincirde. e doğru işte patron, bahçıvana, sonra uşak falan diye gidiyordu.
bir şeyi birinden duyarsın, sindirirsin ve sende bir bilen olursun. e sen sindirememişsin bence.
çünkü sindirmiş olan adam ileri gider. "ya ileri gidersin ya geri hayatta" diyor. ama sen ileri gitmiyorsun ki okuduğun adama göre.
demek ki geriye gidiyorsun.
ne yazdın yani de bileceğiz. zaten basitsin yani.
e bende basitim. ama sen bana göre de basitsin işte. kötü mü iyi mi bu senin bilebileceğin bir şey ama amacı
ölçüye ve farkındalığa doğru olan bir insan için kötü olmalı.
yok rafa falan kalkabilir demişssin. he amk bak kalkıyor. ee ?
senin elinde olayın yok mu ?
o raftan atacağın ve bir an da hayatından çıkarmak için mücadele edeceğin o olay yok mu onu düşün.
e yeterli değil abi demek ki. çünkü hala götümü kaybettim falan diyorsun.
ya götünü kaybetmesen ne olurdu?
iki senedir senin en ufak katkılı yazın yok şurada.
sürekli 500 sayfalık bir kitabın sayfasından özet atıyorsun buraya.
ya hiç mi değişmiyor bu tekrarların?
sürekli aynı olaylar. bot gibi bir şey oluyorsun bak.
buradan bir şeye de yürümüyorsun ki, yürüsen yazmıyacağım.
e "bu herif buradan ilerliyor yazmama gerek yok" diyemiyorum senin yüzünden.
hacıtyler yazdı 500 sayfa ne oldu sonra? kimse bilmiyor.
en bileni teorik olarak kardeşliktedir diyor.
peki ya adam artık yazılacak şeylerin olmadığı ve artık sürekli tekrar olabileceği için yazmayı kestiyse?
bak biri sana bir şey anlatır, eğer sonra o seviyenin tabiri caizse oyunlarda ki seviye atlama aracı olan "xp" varsa anlarsın ve uygularsın. ama anlamakla uygulamak başka işte.
ben eminim sen tanrıya da doğru dürüst yaklaşmıyorsun.
adama ben faiz öedeyenler için haram olmayabilir buyrun diyorum bana çarpıtma yaptığın ayetlerden biri diyor.
ya tamam da, ben niye çarpıtma yapayım böyle bir savunma mı var amk?
e sorsan, doğru hareket yaptı. bak daha sade örnek vereyim:
40 yaşında sokakta kendisine ne bakıyon denildiğinde siklemeyen biriyle,
aynı yaşta bunu hakaret algılamış ve sen ne bakıyon diyip kavgaya tutuşup ölmüş adam aynı mı ?
alakası yok abi böyle ölüm mü olur.
basit mi yani ölmek.
otur izle atacağım linki. buraya da biliyormuş gibi bir şeyler yazma, yazdığın şeyler 10 yıl önce bağlılık nedenini bile unuttuğunu düşündüğüm bağlı olduğun adamın, zihinsel olarak göstererek yol gösterdiği ve siktir çektiği, organizasyondan attığı daha uygun olur: birinin yazdıkları.
e sende onun aşağısındasın tabii zincirde. e doğru işte patron, bahçıvana, sonra uşak falan diye gidiyordu.
bir şeyi birinden duyarsın, sindirirsin ve sende bir bilen olursun. e sen sindirememişsin bence.
çünkü sindirmiş olan adam ileri gider. "ya ileri gidersin ya geri hayatta" diyor. ama sen ileri gitmiyorsun ki okuduğun adama göre.
demek ki geriye gidiyorsun.
alfa olup burada toplanmalı falan dediğimi nereden çıkardın amk ?
henüz verilen görevleri bile layığıyla yapamamış birileriyle niye bir araya geliyorum?
niyetimi bildiği halde bilmiyormuş gibi davranan biriyle yada "ne yapabiliriz" sorusuna "bilmiyorum sence" falan dediğimde cevap veremeyen biriyle niye toplanıyorum ben ?
bende yok bunun cevabı.
yazmak mı gerekiyor ürün için ? e ben zaten yazıyorum. ki yazdım da.
bak insan bir işi uzun süre yaparsa ya onda ustalaşır yada katılaşır.
bu katılaşma artık o işi yaparken baştan savma, umursamama, derinlikten gelen mağlubiyetin kabullenişi yüzünden artık çok temkinli davranma ve bir stabil çizgi üzerinden giderek ve aslında ilk başta önemli olarak yaptığın şeyleri daha sonradan önemsiz görüp, yapmaya sebep bulamamakla falan alakalı.
e burada yazarak ne anlatacağım abi ben sana ?
psikoloji dersimi vereyim amk :d
sen yaz. senin ürünün bile yok lan burada neredeyse.
ama ben islam tarihini de işlemişim, öğretiyle bağdaştırıp ortaya teorik akılsal bilgilerde sunmuşum.
çaylak hell yazsın bende onaylıyayım misalen.
yazın öğreti analizlerini.
kai, belikebond falanda yazıyor ara sıra.
ya ben ya temeli kaçırdım yada yazı yazarak falan bir şeyler olacağına inanmıyorum artık.
ikisi de sorunlu olabilir. ben dolduramaz mıyım burayı ürünlerle ?
gelir psikoloji de yazarım, kitap da yazarım falan. bak sorun anlayışın gerçeğe aksettirilmeyişinde bence.
benim üçüncü senem oluyor bu sene buralarda. e artık bir şeyler olmalıydı dimi ?
ya bende sorun var yada kardeşlik falan buradan habersiz.
e bulamadığıma göre de ya hak etmiyorum yada hak eden öyle hak ettiğini bulamıyor.
bak dünya öyle her zaman hak ettin, buyur ödülün diye gitmiyor.
misalen ben kendimi tanrıya nasıl adayabilirdim ?
ne yaptım abi ben tanrı içinde bana yolunu gösterip kitabı öğretti ?
demek ki ben sadece ben olarak bir şeyleri hak ettim.
yada tanrının merhameti sayesinde "indirilen ölçü" beni de içine aldı ve burdayım.
e ölçüde tanrıya ait zaten. yani olay yine tanrının merhametinde bitiyor ya.
ha ben ben olmaya devam etmeye çalışıyorum yine.
bence sen yazmalısın burada ama belli ki sende bir şeyler yazacak ürün de yok.
hell'de zaten yeni biri değil çoktan yazıp internete atmış.
yeni birilerini ise toplama işine devam edeyim ama parayla oluyor o işler en azından ınstagram için.
yani yapılacak bir şey yok benim tarafımdan.
bu arada şunu fark ettim ben:
öğreti okumuş insanlar burada diye buraya gelen yok.
en uyumlu anlayışa sahip diye geliyorsam bile yine bazı şeyler anlaşılmıyor bak.
e öyle olunca dışarıya bakar ve tek gidersin.
emin ol kardeşlik de sadece öğreti okuyan adam aramıyordur yani kardeşlik için.
adam da aramıyorlardır özel olarak.
mevzu adam falan toplamak da değil zaten.
birileri uyansın falanda değilde, ölçüye uyulsun hesabı.
ya şimdi karşında anlamamış biri var naparsın?
e biliyorsan doğru bu dersin. kabul etmesi sana fayda vermiyor ki.
kardeşlik çok sade bir oluşum.
birde şöyle düşün: 16 yaşında çok hızlısın ve ammınakoyabiliyorsun her şeyin ama seni bir an 28 yaşına gönderiyorlar.
gönderirken sana ne olduğunu falan anlatıyorlar.
28 yaşındaki adamın sadeliğe olan yaklaşımı ile 16 yaşındaki kanı hızlı akan adamın sadeliğe yaklaşımı aynı olamaz.
veya tam tersi olsun.
28 yaşındaki nasıl kanı hızlı akan 16 yaşındaki doğal bir delikanlı gibi ilerleyebilir ki ?
sadece kanı hızlı akıyormuş gibi olmak ister.
bence böyle yani.
e bizde aşırı bilgi var bu konularla alakalı. yani dünyanın boş, dişilerin çok basit olduğuna dair.
bizim girmemiz gerekiyordu sözde kardeşliğe hani ?
anlayış tamam ama ürün tamam değil.
bazen etkilenip 16 yaşına giriyoruz bazense 28 yaşında oluyoruz.
ve bu ikisini kontrol edemiyoruz ama ikisini de yaşamak zorundaymış gibiyiz sanki.
bak bunlar yanlış olabilir muhakkak çünkü ben ustanın "a yaparken, z yapacaksınız ve c yaptığınızı düşüneceksiniz" sözünü de biliyorum yani.
"sizden sonra gelenler ise, daha zor elde edecekler...
sonunda herkes istediğine kavuşacak ; evet...
fakat her şey çok zor olacak...
istediğiniz demokrasiyi yahut her şeyden haberdar olma olayını asla göremeyeceksiniz...
yaptığınız her şeyde, ağır testler olacak...
siz a yaparken, aslında x yapıyor olacaksınız ; ve acı ki, farkına dahi varamayacaksınız...
köpek gibi sürüneceksiniz ve gerçekliğinizin peşinden ; bir ışığın peşinden koşacaksınız...
sonunda ne mi bulacaksınız ?
en güzel kısım burası...
ben olmadan, hiçbir şey..." my7.
henüz verilen görevleri bile layığıyla yapamamış birileriyle niye bir araya geliyorum?
niyetimi bildiği halde bilmiyormuş gibi davranan biriyle yada "ne yapabiliriz" sorusuna "bilmiyorum sence" falan dediğimde cevap veremeyen biriyle niye toplanıyorum ben ?
bende yok bunun cevabı.
yazmak mı gerekiyor ürün için ? e ben zaten yazıyorum. ki yazdım da.
bak insan bir işi uzun süre yaparsa ya onda ustalaşır yada katılaşır.
bu katılaşma artık o işi yaparken baştan savma, umursamama, derinlikten gelen mağlubiyetin kabullenişi yüzünden artık çok temkinli davranma ve bir stabil çizgi üzerinden giderek ve aslında ilk başta önemli olarak yaptığın şeyleri daha sonradan önemsiz görüp, yapmaya sebep bulamamakla falan alakalı.
e burada yazarak ne anlatacağım abi ben sana ?
psikoloji dersimi vereyim amk :d
sen yaz. senin ürünün bile yok lan burada neredeyse.
ama ben islam tarihini de işlemişim, öğretiyle bağdaştırıp ortaya teorik akılsal bilgilerde sunmuşum.
çaylak hell yazsın bende onaylıyayım misalen.
yazın öğreti analizlerini.
kai, belikebond falanda yazıyor ara sıra.
ya ben ya temeli kaçırdım yada yazı yazarak falan bir şeyler olacağına inanmıyorum artık.
ikisi de sorunlu olabilir. ben dolduramaz mıyım burayı ürünlerle ?
gelir psikoloji de yazarım, kitap da yazarım falan. bak sorun anlayışın gerçeğe aksettirilmeyişinde bence.
benim üçüncü senem oluyor bu sene buralarda. e artık bir şeyler olmalıydı dimi ?
ya bende sorun var yada kardeşlik falan buradan habersiz.
e bulamadığıma göre de ya hak etmiyorum yada hak eden öyle hak ettiğini bulamıyor.
bak dünya öyle her zaman hak ettin, buyur ödülün diye gitmiyor.
misalen ben kendimi tanrıya nasıl adayabilirdim ?
ne yaptım abi ben tanrı içinde bana yolunu gösterip kitabı öğretti ?
demek ki ben sadece ben olarak bir şeyleri hak ettim.
yada tanrının merhameti sayesinde "indirilen ölçü" beni de içine aldı ve burdayım.
e ölçüde tanrıya ait zaten. yani olay yine tanrının merhametinde bitiyor ya.
ha ben ben olmaya devam etmeye çalışıyorum yine.
bence sen yazmalısın burada ama belli ki sende bir şeyler yazacak ürün de yok.
hell'de zaten yeni biri değil çoktan yazıp internete atmış.
yeni birilerini ise toplama işine devam edeyim ama parayla oluyor o işler en azından ınstagram için.
yani yapılacak bir şey yok benim tarafımdan.
bu arada şunu fark ettim ben:
öğreti okumuş insanlar burada diye buraya gelen yok.
en uyumlu anlayışa sahip diye geliyorsam bile yine bazı şeyler anlaşılmıyor bak.
e öyle olunca dışarıya bakar ve tek gidersin.
emin ol kardeşlik de sadece öğreti okuyan adam aramıyordur yani kardeşlik için.
adam da aramıyorlardır özel olarak.
mevzu adam falan toplamak da değil zaten.
birileri uyansın falanda değilde, ölçüye uyulsun hesabı.
ya şimdi karşında anlamamış biri var naparsın?
e biliyorsan doğru bu dersin. kabul etmesi sana fayda vermiyor ki.
kardeşlik çok sade bir oluşum.
birde şöyle düşün: 16 yaşında çok hızlısın ve ammınakoyabiliyorsun her şeyin ama seni bir an 28 yaşına gönderiyorlar.
gönderirken sana ne olduğunu falan anlatıyorlar.
28 yaşındaki adamın sadeliğe olan yaklaşımı ile 16 yaşındaki kanı hızlı akan adamın sadeliğe yaklaşımı aynı olamaz.
veya tam tersi olsun.
28 yaşındaki nasıl kanı hızlı akan 16 yaşındaki doğal bir delikanlı gibi ilerleyebilir ki ?
sadece kanı hızlı akıyormuş gibi olmak ister.
bence böyle yani.
e bizde aşırı bilgi var bu konularla alakalı. yani dünyanın boş, dişilerin çok basit olduğuna dair.
bizim girmemiz gerekiyordu sözde kardeşliğe hani ?
anlayış tamam ama ürün tamam değil.
bazen etkilenip 16 yaşına giriyoruz bazense 28 yaşında oluyoruz.
ve bu ikisini kontrol edemiyoruz ama ikisini de yaşamak zorundaymış gibiyiz sanki.
bak bunlar yanlış olabilir muhakkak çünkü ben ustanın "a yaparken, z yapacaksınız ve c yaptığınızı düşüneceksiniz" sözünü de biliyorum yani.
"sizden sonra gelenler ise, daha zor elde edecekler...
sonunda herkes istediğine kavuşacak ; evet...
fakat her şey çok zor olacak...
istediğiniz demokrasiyi yahut her şeyden haberdar olma olayını asla göremeyeceksiniz...
yaptığınız her şeyde, ağır testler olacak...
siz a yaparken, aslında x yapıyor olacaksınız ; ve acı ki, farkına dahi varamayacaksınız...
köpek gibi sürüneceksiniz ve gerçekliğinizin peşinden ; bir ışığın peşinden koşacaksınız...
sonunda ne mi bulacaksınız ?
en güzel kısım burası...
ben olmadan, hiçbir şey..." my7.
gözünün açık olması yeterli degil. Birinin ayaklanışı sende en fazla "hareket etme güdüsünü" aktif ediyor.
Zamanla bu güdü isteğe dönüp yeşerebiliyor tabii.
Ya oğlum sen herhalde insanın sorununun hayatı oyun olarak görmemek falan sanıyorsun.
Böyle bir şey yok.
Misalen tcma hayatı oyun mu görüyordu, oyun olarak gördüğü şey hayata dair olan geçici kısımlardı dimi ?
E bu geçici kısımlara bile ciddiyetle yaklaştı önce. sonra anladı kumdan kaleler olduğunu.
Tony stark bir dişiyle oyun oynardı, ama o çalışmaya gelince hiç böyle basit falan olmazdı uğraşı...
basit ve sade kelimesi de farklı zaten.
Basit değil hayat. Basit, bilinç seviyenden aşağı da olan şeydir. Ha tcma'ya göre sen normal olan bir formda büyüyüp, anormal şartlar ile yozlaşmasaydın hayat basit olur ve bunları anlayabilirdin. Bak dikkat et tcma bunu bile söylerken hayatın ne derece ciddi olduğunu bilmiyor. Sadece hayatın geçici olan kısımlarının amaç olmadığı, amacın sadece hayatı yaşamak (temaşa da denilebilir) olduğunu söylüyor. dikkat et bir kez daha, tcma'yın seni yönlendirdiği şey "hayatı yaşa, toplumun seni hapsettiği demirleri erit, aklını kullan, temaşa sahibi ol, ve bu dünya içinde hiç bir şeye üzülme" diye çıkıyor kağıt üstünde dimi ? Yani tanrı falan yok olayın içinde. Yada bir zorluk. Zaten zorluk senin ustanın dediklerini yapmamandan doğuyor. Şimdi ciddi olan bir kısım var mı ? Bence olmamalı. Tanrı ciddidir. Hayatı verip, sınıyordur falanda ciddiyet bu değil ya. Bunları zaten çocuk oyuncağı gibi yapıyorsun bir şekilde. Ben bunu keşfettiğimde şunu sordum: "ya ben zaten bunları kolaycana yapıyorum, yani diğer insanlarla aynı terazide olamam ki. Bu yüzden başka bir şey olmalı zorlayıcı" falan diye.
Basit kelimesi de "karışık bir yönü bulunmayan, anlaşılması ya da yapılması kolay olan, karmaşık olmayan."
"İş çok basit, bir çocuk bile yapabilir" budur.
Şimdi tcma için bile basit olmadı ki hayat...
bak anlaması bile kolay olmamıştır. Ki olmadı.
Ama bu evreleri çok kolay geçti. Çünkü bu şekilde kendini eğitti. Derinlere inmek istedi adamın canı.
Hadi anladı, uygulaması falan yıllarını aldı.
Yani bir söz var: "hayat ustalaştıkça sadeleşir" diye.
"Sade" ise katıksız olan, yalın, yalnız, gösterişten uzak demek. Dikkat et biraz,
Hayatta derinleşen insanların genellikle sade olduğunu görürsün. Sadelik: konuya odaklı kalmanı sağlar. küçük oyunlardan uzak tutar kişiyi, insanlara daha ılıman, anlayışlı olursun filan uzat sen listeyi.
E tcma'da baktı ki hayat baya sade, bu sadeliği heyecanla, olgunlukla falan insanlara verdi diye düşünüyorum. abi bu adam insan ya amk. Nasıl heycan, adrenalin duymaz. Duymadığı zamanlarda oldu bu sürecin içinde. Neyse.
Omega olman iyi bir şey.
Ama sadece iyi bir şey olarak duruyor.
Yani süperman güçlü ama sadece güçlü.
Bu özelliğini topluma kullanıyor.
Adama kelepçe taktılar hatta:
Bak kuşların nasıl birbiriyle iletişim kurduğunu ve bu şekilde sorunsuz kilometrelerce uçtuğunu inceliyorlar. Sonuç yok. Sonra biri diyorki: "bunların kendi arasında herkesin bildiği üç dört tane kuralı var. Ve herkes ona uyuyor. İletişim yok". E bak hayatta böyle işte.
Kolaylığa bakar mısın? Herkes kendinden sorumlu evet ama bu sorumluluğu sadece hoşuna gittikleri için yapıyor kuşlar. Yani hoşuna gider gitmez ama tabiata o uygun düşmüş ve diyorki "ya benim bildiğim bu ağa, ben bunun hakkını vereyim" sonra hepsi bir organize oluyor.
Biz kim oğlum ? Niye biz olalım illa.
Önce bir kendimiz olalım da sonra "hepimiz birbirimize saldırmayalım" misalen dediğin gibi.
Ödevi ben yapmıyorum, e sen yap o zaman.
kimden farkımız kalmadı acaba ?
Şimdi tcma sonradan girenler için olaylar zorlaşacak diyor. E tamam işte. Mantaliten (anlayışın) kardeşliğe uyumlu olabilir. En uygun doğaya sahip, ve ağaç yetiştirebilecek biri de olabilirsin öğreti sayesinde ama o kadar yani. kardeşliğe uygun özellikler taşıyor olmak, onlar gibi olacağın anlamına gelmiyor. Ama olabilecekler arasında en uygun sensin işte.
E dikkat et ilk etaplarda anlayışı uyumlu olanlar teste tutuldu, sonra anlayışını yeşertip bunu uygun bir biçimde ifade edenler kardeşliğe girebildi.
Sinan canan kardeşlikte olabilir mi misalen bu çalışmaları yüzünden ? Olamaz abi niye olsun ki.
Kardeşlik bir bakış açısı ve öğreti sonrasında şekillenen beynin en uyumlu olduğu organizasyon senin için.
Ayrıca Sinan canan kardeşlikte de olabilir tabii.
Hatta olmaması için tek sebep belki öğreti okumamasıdır. Neyse.
ölü kelimesinin karşıtı diri ve sağ olan demektir.
Şimdi kancık sözlük öldü misalen dimi ?
Çünkü işlevini yitirdi. burası da işlevini yitiren yerlerden olabilir. Ki oldu da şuan için.
Burada ki amaç, mantalitenin duygularla daha kolay kapılmasını sağlamaktı fakat bunu yaparken ipler kaçtı.
Bir daha ki sefer farklı hesaplar üzerinden birileri dersini alır yapar.
Zamanla bu güdü isteğe dönüp yeşerebiliyor tabii.
Ya oğlum sen herhalde insanın sorununun hayatı oyun olarak görmemek falan sanıyorsun.
Böyle bir şey yok.
Misalen tcma hayatı oyun mu görüyordu, oyun olarak gördüğü şey hayata dair olan geçici kısımlardı dimi ?
E bu geçici kısımlara bile ciddiyetle yaklaştı önce. sonra anladı kumdan kaleler olduğunu.
Tony stark bir dişiyle oyun oynardı, ama o çalışmaya gelince hiç böyle basit falan olmazdı uğraşı...
basit ve sade kelimesi de farklı zaten.
Basit değil hayat. Basit, bilinç seviyenden aşağı da olan şeydir. Ha tcma'ya göre sen normal olan bir formda büyüyüp, anormal şartlar ile yozlaşmasaydın hayat basit olur ve bunları anlayabilirdin. Bak dikkat et tcma bunu bile söylerken hayatın ne derece ciddi olduğunu bilmiyor. Sadece hayatın geçici olan kısımlarının amaç olmadığı, amacın sadece hayatı yaşamak (temaşa da denilebilir) olduğunu söylüyor. dikkat et bir kez daha, tcma'yın seni yönlendirdiği şey "hayatı yaşa, toplumun seni hapsettiği demirleri erit, aklını kullan, temaşa sahibi ol, ve bu dünya içinde hiç bir şeye üzülme" diye çıkıyor kağıt üstünde dimi ? Yani tanrı falan yok olayın içinde. Yada bir zorluk. Zaten zorluk senin ustanın dediklerini yapmamandan doğuyor. Şimdi ciddi olan bir kısım var mı ? Bence olmamalı. Tanrı ciddidir. Hayatı verip, sınıyordur falanda ciddiyet bu değil ya. Bunları zaten çocuk oyuncağı gibi yapıyorsun bir şekilde. Ben bunu keşfettiğimde şunu sordum: "ya ben zaten bunları kolaycana yapıyorum, yani diğer insanlarla aynı terazide olamam ki. Bu yüzden başka bir şey olmalı zorlayıcı" falan diye.
Basit kelimesi de "karışık bir yönü bulunmayan, anlaşılması ya da yapılması kolay olan, karmaşık olmayan."
"İş çok basit, bir çocuk bile yapabilir" budur.
Şimdi tcma için bile basit olmadı ki hayat...
bak anlaması bile kolay olmamıştır. Ki olmadı.
Ama bu evreleri çok kolay geçti. Çünkü bu şekilde kendini eğitti. Derinlere inmek istedi adamın canı.
Hadi anladı, uygulaması falan yıllarını aldı.
Yani bir söz var: "hayat ustalaştıkça sadeleşir" diye.
"Sade" ise katıksız olan, yalın, yalnız, gösterişten uzak demek. Dikkat et biraz,
Hayatta derinleşen insanların genellikle sade olduğunu görürsün. Sadelik: konuya odaklı kalmanı sağlar. küçük oyunlardan uzak tutar kişiyi, insanlara daha ılıman, anlayışlı olursun filan uzat sen listeyi.
E tcma'da baktı ki hayat baya sade, bu sadeliği heyecanla, olgunlukla falan insanlara verdi diye düşünüyorum. abi bu adam insan ya amk. Nasıl heycan, adrenalin duymaz. Duymadığı zamanlarda oldu bu sürecin içinde. Neyse.
Omega olman iyi bir şey.
Ama sadece iyi bir şey olarak duruyor.
Yani süperman güçlü ama sadece güçlü.
Bu özelliğini topluma kullanıyor.
Adama kelepçe taktılar hatta:
Bak kuşların nasıl birbiriyle iletişim kurduğunu ve bu şekilde sorunsuz kilometrelerce uçtuğunu inceliyorlar. Sonuç yok. Sonra biri diyorki: "bunların kendi arasında herkesin bildiği üç dört tane kuralı var. Ve herkes ona uyuyor. İletişim yok". E bak hayatta böyle işte.
Kolaylığa bakar mısın? Herkes kendinden sorumlu evet ama bu sorumluluğu sadece hoşuna gittikleri için yapıyor kuşlar. Yani hoşuna gider gitmez ama tabiata o uygun düşmüş ve diyorki "ya benim bildiğim bu ağa, ben bunun hakkını vereyim" sonra hepsi bir organize oluyor.
Biz kim oğlum ? Niye biz olalım illa.
Önce bir kendimiz olalım da sonra "hepimiz birbirimize saldırmayalım" misalen dediğin gibi.
Ödevi ben yapmıyorum, e sen yap o zaman.
kimden farkımız kalmadı acaba ?
Şimdi tcma sonradan girenler için olaylar zorlaşacak diyor. E tamam işte. Mantaliten (anlayışın) kardeşliğe uyumlu olabilir. En uygun doğaya sahip, ve ağaç yetiştirebilecek biri de olabilirsin öğreti sayesinde ama o kadar yani. kardeşliğe uygun özellikler taşıyor olmak, onlar gibi olacağın anlamına gelmiyor. Ama olabilecekler arasında en uygun sensin işte.
E dikkat et ilk etaplarda anlayışı uyumlu olanlar teste tutuldu, sonra anlayışını yeşertip bunu uygun bir biçimde ifade edenler kardeşliğe girebildi.
Sinan canan kardeşlikte olabilir mi misalen bu çalışmaları yüzünden ? Olamaz abi niye olsun ki.
Kardeşlik bir bakış açısı ve öğreti sonrasında şekillenen beynin en uyumlu olduğu organizasyon senin için.
Ayrıca Sinan canan kardeşlikte de olabilir tabii.
Hatta olmaması için tek sebep belki öğreti okumamasıdır. Neyse.
ölü kelimesinin karşıtı diri ve sağ olan demektir.
Şimdi kancık sözlük öldü misalen dimi ?
Çünkü işlevini yitirdi. burası da işlevini yitiren yerlerden olabilir. Ki oldu da şuan için.
Burada ki amaç, mantalitenin duygularla daha kolay kapılmasını sağlamaktı fakat bunu yaparken ipler kaçtı.
Bir daha ki sefer farklı hesaplar üzerinden birileri dersini alır yapar.
lan hiç biriniz zerre sikimde değilsiniz.
neden ?
çünkü benimle alakalı yapabileceğiniz hiç bir şey yok.
kendinizle alakalı yapabilecekleriniz ise benim düşünmemi gerektirecek olgu bile değil zaten.
Yani ben sizi siklemiyorum, diğer insanlarda siklemiyor...
Sen niye kendini siklemiyorsun lan ?
bilinçli farkındalık kazanın.
beyin, yüzyıllardır kendini "hayatta kal" üzerine inşa etti... fakat bugün bir an da sizi tek hamlesiyle ikiye bölecek,
yada ani bir iğne ile sizi felçli bırakıp çocuklarınızı ve sizi akşam yemeği yapacak bir "kara-dul"... yok.
dinazorlar... şovalyeler yok.
padişahlar ve anında gelen cezalar yok.
yani beyler beyniniz her olay için hep olumsuz yanlarını ilk önce hesab eder... düşünün.
e sonra siz çıkıp "ben olumsuzum yha" kafası çekersiniz. komik lan aslında.
yada "ben önce kötü ihtimalleri hesaplarım" da diyebilirsiniz ki bu geçerlidir aslında.
fakat beyler siz kötüyü de seçiyorsunuz amk.
yani kötü ihtimalleri düşünüyorsun evet ama niye sonra kendi hakkında bile kendine ihanet ediyorsun...
ne kadar ucuzca ve ihanet dolu bir an değil mi ? karanlığı seçmek...
kendi kendine hainlik yapmak...
çok ciddi bir mesele bence.
yani kahkaha attığında "kasıyorsun kendini layn" gibi bir sesi duyup, kahkaha atmaktan vazgeçen insanlarla dolu dünya...
yada dişiyle konuşurken de aynısını yapanlarla dolu... dolu oğlu dolu işte dünya nabıcaksın ?
olumlu düşünebilmeyi ve kendi kendine ihanet etmiyeceksin bu kadar basit...
gün içinde "bilinçli farkındalığınızı" arttırmak için yapmanız gereken kendinize odaklanmak.
kendinize odaklanın ve kendiniz hakkında bir konuyu düşünün.
düşüncelerinizi kontrol edemediğiniz sıralarda kendinize emir-telkin verin.
"ben böyle şeyleri düşünmem"... gibi.
"ne istiyorsun ha ?
bir yapılacaklar beyannamesi mi ?
mükemmel hayatın ve istediğin her şey, her geçen gün senden uzaklaşıyorken senin bu denli rahat
olman seni hakedenler mi kılıyor ?
yapma...
bunu kendine yapma...
sana şunu söyleyebilirim ki, hiçbir zaman istediğin türden bir mesaj olmayacak kardeşlik'e giriş için...
ve kardeşlik'e sonradan gelmek için ıkınan siz sürüngenler ise, asla kolay yoldan bir şey elde
edemeyeceksiniz...
buna izin vermeyeceğim...
sizden sonra gelenler ise, daha zor elde edecekler...
sonunda herkes istediğine kavuşacak ; evet...
fakat her şey çok zor olacak...
istediğiniz demokrasiyi yahut her şeyden haberdar olma olayını asla göremeyeceksiniz...
yaptığınız her şeyde, ağır testler olacak...
siz a yaparken, aslında x yapıyor olacaksınız ; ve acı ki, farkına dahi varamayacaksınız...
köpek gibi sürüneceksiniz ve gerçekliğinizin peşinden ; bir ışığın peşinden koşacaksınız...
sonunda ne mi bulacaksınız ?
en güzel kısım burası...
ben olmadan, hiçbir şey..."
bir yapılacaklar beyannamesi mi ?
mükemmel hayatın ve istediğin her şey, her geçen gün senden uzaklaşıyorken senin bu denli rahat
olman seni hakedenler mi kılıyor ?
yapma...
bunu kendine yapma...
sana şunu söyleyebilirim ki, hiçbir zaman istediğin türden bir mesaj olmayacak kardeşlik'e giriş için...
ve kardeşlik'e sonradan gelmek için ıkınan siz sürüngenler ise, asla kolay yoldan bir şey elde
edemeyeceksiniz...
buna izin vermeyeceğim...
sizden sonra gelenler ise, daha zor elde edecekler...
sonunda herkes istediğine kavuşacak ; evet...
fakat her şey çok zor olacak...
istediğiniz demokrasiyi yahut her şeyden haberdar olma olayını asla göremeyeceksiniz...
yaptığınız her şeyde, ağır testler olacak...
siz a yaparken, aslında x yapıyor olacaksınız ; ve acı ki, farkına dahi varamayacaksınız...
köpek gibi sürüneceksiniz ve gerçekliğinizin peşinden ; bir ışığın peşinden koşacaksınız...
sonunda ne mi bulacaksınız ?
en güzel kısım burası...
ben olmadan, hiçbir şey..."
Albert Einstein henüz biliminsanı değilken, ürününü yayınlaması için gönderdiği bir yayınevi diye hatırlıyorum: baya sarsıcı ürün olmasına rağmen bunu yayınlayan bir yetkili vardı...
Burada ki amaçlarınız, ve korkudan korkmanın da çok daha korkutucu olduğunu ufak bir araştırma yaptığınızda görecek olduğunu söyleyip, amacınıza göre yaşamanızı istiyorum.
İlgili araştırmaya gelirsek: 11 Eylül sonrası ABD'li insanlar uçaklara, kara yollarını tercih etmiş ve bunun daha güvenlikli olduğunu düşünmüşlerdi. ABD de ki verilere göre o yıl araba kazaları önceki senelere göre artış göstermişti... ve ölüm riski uçaklarda daha az.
Yada londra da metro yerine bisikletle ulaşıma devam etmenin güvenlikli olduğunu sanan halk yada bir kitle, yine verilere göre çok daha fazla zarar görmüştü...
Ben buraya sürekli yazma gereğinin olmadığını söylemiştim. Artık bu konu için düşünceliyim.
Burada ki amaçlarınız, ve korkudan korkmanın da çok daha korkutucu olduğunu ufak bir araştırma yaptığınızda görecek olduğunu söyleyip, amacınıza göre yaşamanızı istiyorum.
İlgili araştırmaya gelirsek: 11 Eylül sonrası ABD'li insanlar uçaklara, kara yollarını tercih etmiş ve bunun daha güvenlikli olduğunu düşünmüşlerdi. ABD de ki verilere göre o yıl araba kazaları önceki senelere göre artış göstermişti... ve ölüm riski uçaklarda daha az.
Yada londra da metro yerine bisikletle ulaşıma devam etmenin güvenlikli olduğunu sanan halk yada bir kitle, yine verilere göre çok daha fazla zarar görmüştü...
Ben buraya sürekli yazma gereğinin olmadığını söylemiştim. Artık bu konu için düşünceliyim.
Bakın beyler başlık duygulara hitap eder...
Bunun sebebini öğreneceksiniz.
Başlığı okuyup, bir kaç gün alfaya yaklaşan ve sonrasında alfadan uzaklaşan anılarla dolu zihinler biliyorum.
Peki neden böyle olduğunu düşünelim.
Yani sizi iki gün alfaya yaklaştıran ve sonra sizi korkuya, karamsarlığa ne sürükler ?
Duygular...
Şimdi şu bir gerçek ki: duygular davranışları etkiler ve şekillendirir düşünce aracılığı ile...
Bu insan zihninde var olan bir gerçektir.
Dileyenler aratabilir.
Duygularınızı değiştirir başlık.
Ve bu şekilde düşünceleriniz değişip davranışlarınızın çok daha farklı olmasını sağlar.
Yani bu bir yandan şu demek: ilişkilerde uyandırdığınız duygular neyse onu bulacaksınız karşınızda...
Misal olarak betalar sizden duygu olarak tahrik olurlar. Bu duygu genellikle kıskançlık, kötü his etmekle falan sonuçlanır. Bu duygular karşısında beta size saldırır falan. Tabii insanın tepki seçimi de faktör.
Fakat, sizi alfa yapan şey duygusal sağlıklı oluşunuzdur. Duygusal sağlık zihin sağlığı demektir diye düşünüyorum. Duygular etki eder düşünceye, düşünce ve duygu; davranışları değiştirir.
Yani bir an da kendinizi bok gibi his edip alfaya ihanet ettiğinizi düşünmeniz bununla alakalıdır.
Yalnız alfaya ihanet etmek, duygularla alakalı olabilir bu süreç içerisinde... duygulara boyun eğmeyen doğrularınızı oluşturursun. "Neden" lerin olur ve bu nedenler seni geriye çekmez.
Bunun sebebini öğreneceksiniz.
Başlığı okuyup, bir kaç gün alfaya yaklaşan ve sonrasında alfadan uzaklaşan anılarla dolu zihinler biliyorum.
Peki neden böyle olduğunu düşünelim.
Yani sizi iki gün alfaya yaklaştıran ve sonra sizi korkuya, karamsarlığa ne sürükler ?
Duygular...
Şimdi şu bir gerçek ki: duygular davranışları etkiler ve şekillendirir düşünce aracılığı ile...
Bu insan zihninde var olan bir gerçektir.
Dileyenler aratabilir.
Duygularınızı değiştirir başlık.
Ve bu şekilde düşünceleriniz değişip davranışlarınızın çok daha farklı olmasını sağlar.
Yani bu bir yandan şu demek: ilişkilerde uyandırdığınız duygular neyse onu bulacaksınız karşınızda...
Misal olarak betalar sizden duygu olarak tahrik olurlar. Bu duygu genellikle kıskançlık, kötü his etmekle falan sonuçlanır. Bu duygular karşısında beta size saldırır falan. Tabii insanın tepki seçimi de faktör.
Fakat, sizi alfa yapan şey duygusal sağlıklı oluşunuzdur. Duygusal sağlık zihin sağlığı demektir diye düşünüyorum. Duygular etki eder düşünceye, düşünce ve duygu; davranışları değiştirir.
Yani bir an da kendinizi bok gibi his edip alfaya ihanet ettiğinizi düşünmeniz bununla alakalıdır.
Yalnız alfaya ihanet etmek, duygularla alakalı olabilir bu süreç içerisinde... duygulara boyun eğmeyen doğrularınızı oluşturursun. "Neden" lerin olur ve bu nedenler seni geriye çekmez.
"Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı statü, hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, hastalarımı memnun edeceğime, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim küçük sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı ve sevgi göstereceğime dil, din, milliyet, cinsiyet, takım, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlükle ve onurla yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."
Hipokrat, İyonya'da Milattan Önce 5. Yüzyıl'da şöyle yazmıştı (Türkçe metin):
Hekim Apollon, Asklepius, Higiya, Panacea üzerine ve bütün Tanrı ve Tanrıçaların huzurunda yemin ederim ki, yeteneğim ve gücüm elverdiğince bu and ve sözleri tutacağım:
Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım, ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim, çocuklarına kardeşim gibi bakacağım ve öğrenmek isterlerse bu sanatı ücretsiz öğreteceğim; ilaç reçetelerini, şifahi bilgileri ve diğer bilgileri sadece ve sadece kendi evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekimlik kurallarına uygun sözleşmeyle bağlı ve and içmişlere öğreteceğim.
İsteyen hiç kimseye öldürücü bir eczayı ne vereceğim ne de bunu tavsiye edeceğim; benzer şekilde, bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim.
Hayatımın ve sanatımın saflığını koruyacağım.
İç organlarındaki taşı keserek almayı, hastalığı çok açık olan hastalarda bile, işin ehli olanlara bırakacağım.
Yeteneğim ve hakimiyetim ölçüsünde hastalarımın iyiliği için tedaviler önereceğim ve asla kimseye zarar vermeyeceğim...
2019 yılındaki son güncellemelerden sonra, modern Hipokrat yemini şu formu almıştır:
" Elimden gelenin en iyisi ve en iyi yargım çerçevesinde, şunları yapacağıma yemin ederim: Adımlarını takip ettiğim ve benden önce gelen hekimlerin çok zorlu yollardan geçerek edinilmiş bilimsel kazanımlarına saygı göstereceğime ve benden sonra geleceklere bu bilgileri aktaracağıma; bir hastanın faydasına olacak ve gerekli olan tüm önlemleri alacağıma ve aşırı tedavi ile terapötik nihilizmin ikili kıskacından kaçınacağıma; tıbbın bir bilim olduğu kadar bir sanat da olduğunu hatırlayacağıma, dolayısıyla sıcaklığın, sempatinin ve anlayışın bir cerrahın bıçağından veya kimyagerin ilacından daha güçlü olabileceğini unutmayacağıma; "Bilmiyorum" demekten korkmayacağıma ve bir hastanın iyileşmesi için gerekirse meslektaşlarımın yardımını istemekten çekinmeyeceğime; hastalarımın gizliliğine saygı göstereceğime ve problemlerinin dünyaya duyurulması için bana söylenmediğini hatırlayacağıma, özellikle de ölüm kalım meselesi olan durumlarda dikkatle hareket edeceğime, hayat kurtarabilmişsem buna minnet duyacağıma, ama elimde hayat alma gücünün de bulunduğuna ve bu müthiş sorumluluğun muazzam bir alçakgönüllülükle kullanılması gerektiğini unutmayacağıma; bir ateş cetveli veya kanserli büyüme ile değil, bir hasta ile ilgilendiğimi unutmayacağıma, bu hastalığın o kişilerin ailesini ve ekonomik denge halini etkileyebileceğini hep hatırlayacağıma, eğer hastaya yardımcı olacaksam elimdeki sorumluluğun bu problemleri de kapsadığını unutmayacağıma; hastalığı ne pahasına olursa olsun önlemeye çalışacağıma, önlemin en iyi tedavi olduğunu hatırlayacağıma; var olmamızı mümkün kılan çevreyi koruyacağıma, sağlıklı insanlar ve sağlıklı toplumların sağlıklı bir gezegene muhtaç olduğunu asla unutmayacağıma; zihni sağlıklı olan ve olmayan tüm türdaşlarıma karşı özel yükümlülüklerim olsa da toplumun bir üyesi olduğumu her daim hatırlayacağıma; bu yemini asla çiğnememek kaydıyla yaşamı ve sanatımı memnuniyetle sürdüreceğime, yaşamım boyunca saygı görüp, ölümüm sonrasında minnetle hatırlanacağıma yemin ederim. Mesleğimin en harika geleneklerini koruyacak biçimde davranacağıma ve benim yardımıma ihtiyaç duyan herkese şifa götürme işini uzun yıllar deneyimlemeyi sürdürmek için çalışacağıma söz veriyorum.
Bunların hiçbiri sadece bir laf değil.
Bu, bir "söz". "
Hipokrat, İyonya'da Milattan Önce 5. Yüzyıl'da şöyle yazmıştı (Türkçe metin):
Hekim Apollon, Asklepius, Higiya, Panacea üzerine ve bütün Tanrı ve Tanrıçaların huzurunda yemin ederim ki, yeteneğim ve gücüm elverdiğince bu and ve sözleri tutacağım:
Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım, ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim, çocuklarına kardeşim gibi bakacağım ve öğrenmek isterlerse bu sanatı ücretsiz öğreteceğim; ilaç reçetelerini, şifahi bilgileri ve diğer bilgileri sadece ve sadece kendi evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekimlik kurallarına uygun sözleşmeyle bağlı ve and içmişlere öğreteceğim.
İsteyen hiç kimseye öldürücü bir eczayı ne vereceğim ne de bunu tavsiye edeceğim; benzer şekilde, bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim.
Hayatımın ve sanatımın saflığını koruyacağım.
İç organlarındaki taşı keserek almayı, hastalığı çok açık olan hastalarda bile, işin ehli olanlara bırakacağım.
Yeteneğim ve hakimiyetim ölçüsünde hastalarımın iyiliği için tedaviler önereceğim ve asla kimseye zarar vermeyeceğim...
2019 yılındaki son güncellemelerden sonra, modern Hipokrat yemini şu formu almıştır:
" Elimden gelenin en iyisi ve en iyi yargım çerçevesinde, şunları yapacağıma yemin ederim: Adımlarını takip ettiğim ve benden önce gelen hekimlerin çok zorlu yollardan geçerek edinilmiş bilimsel kazanımlarına saygı göstereceğime ve benden sonra geleceklere bu bilgileri aktaracağıma; bir hastanın faydasına olacak ve gerekli olan tüm önlemleri alacağıma ve aşırı tedavi ile terapötik nihilizmin ikili kıskacından kaçınacağıma; tıbbın bir bilim olduğu kadar bir sanat da olduğunu hatırlayacağıma, dolayısıyla sıcaklığın, sempatinin ve anlayışın bir cerrahın bıçağından veya kimyagerin ilacından daha güçlü olabileceğini unutmayacağıma; "Bilmiyorum" demekten korkmayacağıma ve bir hastanın iyileşmesi için gerekirse meslektaşlarımın yardımını istemekten çekinmeyeceğime; hastalarımın gizliliğine saygı göstereceğime ve problemlerinin dünyaya duyurulması için bana söylenmediğini hatırlayacağıma, özellikle de ölüm kalım meselesi olan durumlarda dikkatle hareket edeceğime, hayat kurtarabilmişsem buna minnet duyacağıma, ama elimde hayat alma gücünün de bulunduğuna ve bu müthiş sorumluluğun muazzam bir alçakgönüllülükle kullanılması gerektiğini unutmayacağıma; bir ateş cetveli veya kanserli büyüme ile değil, bir hasta ile ilgilendiğimi unutmayacağıma, bu hastalığın o kişilerin ailesini ve ekonomik denge halini etkileyebileceğini hep hatırlayacağıma, eğer hastaya yardımcı olacaksam elimdeki sorumluluğun bu problemleri de kapsadığını unutmayacağıma; hastalığı ne pahasına olursa olsun önlemeye çalışacağıma, önlemin en iyi tedavi olduğunu hatırlayacağıma; var olmamızı mümkün kılan çevreyi koruyacağıma, sağlıklı insanlar ve sağlıklı toplumların sağlıklı bir gezegene muhtaç olduğunu asla unutmayacağıma; zihni sağlıklı olan ve olmayan tüm türdaşlarıma karşı özel yükümlülüklerim olsa da toplumun bir üyesi olduğumu her daim hatırlayacağıma; bu yemini asla çiğnememek kaydıyla yaşamı ve sanatımı memnuniyetle sürdüreceğime, yaşamım boyunca saygı görüp, ölümüm sonrasında minnetle hatırlanacağıma yemin ederim. Mesleğimin en harika geleneklerini koruyacak biçimde davranacağıma ve benim yardımıma ihtiyaç duyan herkese şifa götürme işini uzun yıllar deneyimlemeyi sürdürmek için çalışacağıma söz veriyorum.
Bunların hiçbiri sadece bir laf değil.
Bu, bir "söz". "
kendisinin efendisi olmayan hiç kimse özgür değildir...
müzenin bir tanesine adamın biri bir heykel getiriyor. Heykelin Asur devrinden kalma olduğunu söylüyor ve
“şuradan çıktı” diyor. Yalnız o güne kadar bulunan bütün heykeller kırıklı ve parçalı.
Bu ise tam ve binlerce yıl böyle bir heykel görülmemiş. Şüpheleniyorlar.
Bir eksper araştırma yapıyor ve diyor ki “Heykel orijinal. Tamam, bunu alın.”
100 bin dolar gibi bir para verip heykeli alıyorlar müzeye.
Aldıklarının ertesi günü bir sanat uzmanı geliyor, heykeli gösteriyorlar ve “Buna sakın para vermeyin, bu sahte.” diyor.
“Nereden bildin, biz aylardır üzerinde araştırma yapıyoruz.” “Bilmiyorum ama bu sahte.” diyor.
Adamları alıyor bir telaş. Çok uzun araştırmalardan sonra şimdiye kadar bilinmemiş bir yöntemle sahtesi üretilmiş bir heykel olduğu ortaya çıkıyor.
Uzmana tekrar “Bunu nereden bildin?” diye soruyorlar. “Bilmiyorum, sadece elleri bana biraz tuhaf geldi.” diyor.
Şimdi bu bir kriter değil. Ama adam kendinden o kadar emin söylüyor ki bunu.
Şimdi o hissi bu insana veren şey; yıllardır o tip heykelleri o kadar çok görmüş
ve zihninin dipte bir yeri öyle bir eğitim almış ki
ona baktığı anda bir şeyin ters olduğunu fark ediyor ama kendisi şuurlu olarak bilmiyor neyin ters olduğunu.
“şuradan çıktı” diyor. Yalnız o güne kadar bulunan bütün heykeller kırıklı ve parçalı.
Bu ise tam ve binlerce yıl böyle bir heykel görülmemiş. Şüpheleniyorlar.
Bir eksper araştırma yapıyor ve diyor ki “Heykel orijinal. Tamam, bunu alın.”
100 bin dolar gibi bir para verip heykeli alıyorlar müzeye.
Aldıklarının ertesi günü bir sanat uzmanı geliyor, heykeli gösteriyorlar ve “Buna sakın para vermeyin, bu sahte.” diyor.
“Nereden bildin, biz aylardır üzerinde araştırma yapıyoruz.” “Bilmiyorum ama bu sahte.” diyor.
Adamları alıyor bir telaş. Çok uzun araştırmalardan sonra şimdiye kadar bilinmemiş bir yöntemle sahtesi üretilmiş bir heykel olduğu ortaya çıkıyor.
Uzmana tekrar “Bunu nereden bildin?” diye soruyorlar. “Bilmiyorum, sadece elleri bana biraz tuhaf geldi.” diyor.
Şimdi bu bir kriter değil. Ama adam kendinden o kadar emin söylüyor ki bunu.
Şimdi o hissi bu insana veren şey; yıllardır o tip heykelleri o kadar çok görmüş
ve zihninin dipte bir yeri öyle bir eğitim almış ki
ona baktığı anda bir şeyin ters olduğunu fark ediyor ama kendisi şuurlu olarak bilmiyor neyin ters olduğunu.
Hissetmek fazlasıyla önemli .
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?