Yanlış insanlar için soğuk, mesafeli, asosyal iken doğru insanlar için güvenilir, sağlam, samimi ve arada sırada aşırı eğlenceli-konuşkan olursun.
Aslında asosyal de olmazsın, onların külliyatında seni tarif edebilecekleri en yakın sığınma/anlama yolu orasıdır ve bu diğer olumsuz özellikler içinde geçerlidir.
soru cevap
Kısaca sen, asla bir başka insanın algılayış ve yorumlama yetisine bırakılmayacak kadar derinsindir.
Kardeşlik hariç
Kardeşlik hariç
Yine de bu kimsenin seni anlamayacağı anlamına gelmez. Kardeşlik dışında bazı özel insanlarda var seni anlayan, anlaştığın kişilerde oluyor ki bu zaten normal bir durum.
Kardeşlik daha başka, daha derin ve daha sağlam.
Kardeşlik daha başka, daha derin ve daha sağlam.
Genel insan probleminden biri de en zor veya en kolay anlarda başka bir insana iyiyi yakıştıramıyor, bu iyinin olup olmadığını görmeye sabır ve cesaret gösteremiyor oluşudur. İşte bu yüzden, hiç tanımadığınız insanları tanımış gibi kötüleyip, onların size zorla iyi düşündürmesini sağlamaya çalışıyorsunuz.
Bu kadar nüans, farklılık varken iyiliğin yada sağlıklı bir davranışın getirisi olarak çabuk güveni sağlamlaştırmak adına ilk fırsatta ziyan olup gidiyor.
Bu doğanın kanunu güzel işliyor ki, bunu yapanlardan sen sıyrılmasan bile sistem seni onlardan zorla alıkoyuyor. Koymadığı durumlarda var dikkatli olmak lazım. Dikkatli olmak lazım derken diken üstünde gezmekten bahsetmiyorum. Sen hayatını yaşarken ister huzurlu istersen bir şeyleri tam anlamıyla isteyip beklerken -ki bu yolun sonunda da içsel bir huzur var işin sonu hep bir şekilde şartlarına göre huzura çıkar ama bu huzur nasıl elde ettiğin ve ne yaparak aldığın önemli ve anlık huzurlardan bahsetmiyorum- otomatik olarak yaptığın şeyler haline gelmeli.
Usta alfam benim yerime yapıyor derken bundan bahsediyor zaten bilirsin anlarsın.
Ayrıca ustanın da gerçekçilik dışına çıkmadan en büyük özelliği insanlara iyiyi yakıştırabiliyor olması ki bu özelliğin kimlerde olduğuna baktığında neden bu özellik bu insanlara verilmiş ve bu insanlar bu özellikten vazgeçmemiş anlarsın.
Fakat derinleştikçe kime ne kadar ve nereye kadar iyi şeyler yakıştıracaksın daha hızlı gerçekleşir.
Bir yerden sonra da bir şey yakıştırmazsın, herkes üstüne düşeni yapar.
Bu kadar nüans, farklılık varken iyiliğin yada sağlıklı bir davranışın getirisi olarak çabuk güveni sağlamlaştırmak adına ilk fırsatta ziyan olup gidiyor.
Bu doğanın kanunu güzel işliyor ki, bunu yapanlardan sen sıyrılmasan bile sistem seni onlardan zorla alıkoyuyor. Koymadığı durumlarda var dikkatli olmak lazım. Dikkatli olmak lazım derken diken üstünde gezmekten bahsetmiyorum. Sen hayatını yaşarken ister huzurlu istersen bir şeyleri tam anlamıyla isteyip beklerken -ki bu yolun sonunda da içsel bir huzur var işin sonu hep bir şekilde şartlarına göre huzura çıkar ama bu huzur nasıl elde ettiğin ve ne yaparak aldığın önemli ve anlık huzurlardan bahsetmiyorum- otomatik olarak yaptığın şeyler haline gelmeli.
Usta alfam benim yerime yapıyor derken bundan bahsediyor zaten bilirsin anlarsın.
Ayrıca ustanın da gerçekçilik dışına çıkmadan en büyük özelliği insanlara iyiyi yakıştırabiliyor olması ki bu özelliğin kimlerde olduğuna baktığında neden bu özellik bu insanlara verilmiş ve bu insanlar bu özellikten vazgeçmemiş anlarsın.
Fakat derinleştikçe kime ne kadar ve nereye kadar iyi şeyler yakıştıracaksın daha hızlı gerçekleşir.
Bir yerden sonra da bir şey yakıştırmazsın, herkes üstüne düşeni yapar.
Tekrar eden sorular, tekrar eden zihinsel ve manevi problemlerin farklı cümlelerle dışarıya vurulmasını anlama ve tespit etme hızın ne kadar yüksekse o kadar hızlı gerçekleşir.
Aynı şeyi ustanın veya bu konuda başarılı/yetenekli kişilerin dişilerle olan samimiyet, ilişki hızına bakarakta anlayabilirsin.
Fakat bu durumu özel yapan şey bir kadını yatağa atmak, aşık etmek değildir.
Olayın hakikatle veya doğru zihinle bağlantısı hayatını doğru yönetmiş, doğru kararlar vermiş, bazen baskıyı veya cesareti göze alamamış veya ufakta olsa duygularına bağlı kalmayı akılla temellendiremeden yapan dişilerle alakalı bir durum bu.
Duygulara yenik derken de öyle tabiri caizse düşük mantaliteli, anlayış ve algılayışı da ruhuna kadar işlemiş basitliği taşıyan kızlar değil bunlar.
Gerçekten asil, ağırbaşlı, düşünceli, neredeyse kutsal bir soyun içinde o kanı taşıyan kadınlardan bahsediyorum.
Çokta uçuk algılamaya gerek yok, yaşayarak anlaşılır bazı şeyler.
Hani olay da şuna dönmesin: usta halk içinde geziyor mu muhabbetine cevap olarak hacı aynısını da peygambere diyorlardı demişti. Onun gibi.
Bakmayı bilirsen, görmek istediğinden fazlası da verilir.
Ama asla bir garanti yok, itimad meselesi babuşş
Aynı şeyi ustanın veya bu konuda başarılı/yetenekli kişilerin dişilerle olan samimiyet, ilişki hızına bakarakta anlayabilirsin.
Fakat bu durumu özel yapan şey bir kadını yatağa atmak, aşık etmek değildir.
Olayın hakikatle veya doğru zihinle bağlantısı hayatını doğru yönetmiş, doğru kararlar vermiş, bazen baskıyı veya cesareti göze alamamış veya ufakta olsa duygularına bağlı kalmayı akılla temellendiremeden yapan dişilerle alakalı bir durum bu.
Duygulara yenik derken de öyle tabiri caizse düşük mantaliteli, anlayış ve algılayışı da ruhuna kadar işlemiş basitliği taşıyan kızlar değil bunlar.
Gerçekten asil, ağırbaşlı, düşünceli, neredeyse kutsal bir soyun içinde o kanı taşıyan kadınlardan bahsediyorum.
Çokta uçuk algılamaya gerek yok, yaşayarak anlaşılır bazı şeyler.
Hani olay da şuna dönmesin: usta halk içinde geziyor mu muhabbetine cevap olarak hacı aynısını da peygambere diyorlardı demişti. Onun gibi.
Bakmayı bilirsen, görmek istediğinden fazlası da verilir.
Ama asla bir garanti yok, itimad meselesi babuşş
Size altın dişi gördüm, alfa gördüm diyemem gerçek hayatta öyle bir şey varsa bile haberim yok ama şunu kesin derim:
Sokrates için hayali bir karakter olduğu söylenir.
Bir başka yazarın onu yarattığı iddia edilir ama mesele sokratesin gerçekten yaşayıp yaşamaması olmamıştır hiç bir zaman.
Mesele yeğennn.d bence mesele onun bir başka insan tarafından hayal edilip bu kadar insana yakışır vaziyette tarif edilmesidir. Bu yüzden bir başka yazarın hayali -varsayalım hayal- halen daha bir efsane olarak, gerçek olarak aktarılıyor.
Konumuzla alakasını söylemeye gerek yok artık ama neyin gerçek olduğunu söylediklerimden en azından zamanla anlariz ve asla tek gerçek budur diyemeyiz çoğu konuda çünkü biliyoruz ki derinleşmek, farklı tespitler yaşamın hediyesi olarak geldiğinde her şey geride bırakılabilir.
Sokrates için hayali bir karakter olduğu söylenir.
Bir başka yazarın onu yarattığı iddia edilir ama mesele sokratesin gerçekten yaşayıp yaşamaması olmamıştır hiç bir zaman.
Mesele yeğennn.d bence mesele onun bir başka insan tarafından hayal edilip bu kadar insana yakışır vaziyette tarif edilmesidir. Bu yüzden bir başka yazarın hayali -varsayalım hayal- halen daha bir efsane olarak, gerçek olarak aktarılıyor.
Konumuzla alakasını söylemeye gerek yok artık ama neyin gerçek olduğunu söylediklerimden en azından zamanla anlariz ve asla tek gerçek budur diyemeyiz çoğu konuda çünkü biliyoruz ki derinleşmek, farklı tespitler yaşamın hediyesi olarak geldiğinde her şey geride bırakılabilir.
Emin olun usta da, hacıtyler da asla kesinlikle bilinemeyecek ve değişime müsait konularda çok net bir şekilde bir yol koymamıştır.
Koyduysa bile mutlaka o yolun değişime uğrayabileceğini, farklı ışıklandırmalar ile yolun aynı kalsa bile farklı görüneceğini unutmayacağın bir öğreti hazırlamıştır.
Hacıtyler'ın yazıları da bir nevi öğreti zaten.
Ama başlık zaten farklı babuş.
Herkes üstüne düşeni yaparken aynı kefeye koymak saçma olur benim için.
Öyle yani şimdi aklıma geldi bunlar bir an da, neden birine iyilikle yaklaşıyorum özellikle diye sordum ta ki o bana gerçeğini yada ben onun gerçekliğini net bir şekilde tespit edene kadar ve ettikten sonra da zaman zaman iyilik yapmaya devam ediyor olmamı, karşımdakine iyilik yakıştırmadan devam ettiğimi sormuştum aq nerden aklıma geldiyse dimi.d
Bakalım hayırlısı
Koyduysa bile mutlaka o yolun değişime uğrayabileceğini, farklı ışıklandırmalar ile yolun aynı kalsa bile farklı görüneceğini unutmayacağın bir öğreti hazırlamıştır.
Hacıtyler'ın yazıları da bir nevi öğreti zaten.
Ama başlık zaten farklı babuş.
Herkes üstüne düşeni yaparken aynı kefeye koymak saçma olur benim için.
Öyle yani şimdi aklıma geldi bunlar bir an da, neden birine iyilikle yaklaşıyorum özellikle diye sordum ta ki o bana gerçeğini yada ben onun gerçekliğini net bir şekilde tespit edene kadar ve ettikten sonra da zaman zaman iyilik yapmaya devam ediyor olmamı, karşımdakine iyilik yakıştırmadan devam ettiğimi sormuştum aq nerden aklıma geldiyse dimi.d
Bakalım hayırlısı
Şimdi anladınız mı aq niye alfayız demediğimizi.
Dışarıda ki belirli noktalarda üstün olanlar da asla alfa değiller. kardeşlik dışında alfa yok.
Bu yüzden asla kardeşliği, kardeşlik üyesini yenemezsin.
Bu bilgiden çok daha üstün bir şey çünkü.
Dışarıda ki belirli noktalarda üstün olanlar da asla alfa değiller. kardeşlik dışında alfa yok.
Bu yüzden asla kardeşliği, kardeşlik üyesini yenemezsin.
Bu bilgiden çok daha üstün bir şey çünkü.
hacı diyordu ya sen iyileştikçe veya iyileşmeye başladıkça vücut da sana ayak uyduruyor ve bazı şeyleri rüya yoluyla aştırıyor sana diye.
Bu iyileşme eşiği bir yerden sonra duygularla da oluyor.
Yani duygular bir zaaf olmaktan çıkıp neredeyse hatırlatıcı olacak duruma geliyor.
Ha neyin hatırlatıcısı bilemem. Kendimde gözlemlediğim şeyler bunlar sadece fikir versin diye söylüyorum.
Yüzde yüz yada her zaman öyle olmayabilir. bir bütünlük sağlanmışken duygular bunun dışında kalacak değil ya.
Mesela rüyaları arttırmak için, veya uykuyu iyileşme ile birleştirmek için çilehaneler gibi bir ortam iyidir.
İçinden seni o şekilde bir yere yönlendiren bir istek varsa boşuna değildir muhtemelen.
Odanda, evinde yattığın yerden bahsetmiyorum.
Yoksa evi barkı olan adamlar boşuna mı çilehanelere kapanıyordu. Bir kere zaten ruhun allaha gittiğini biliyorlardı kurandan ve bunun getirisiyle beraber teslimiyeti çok iyi bildikleri için, teslimiyetin en kırıcı örneği de benliğin yok olmasıdır diye açıklarlar. Ben böyle anlıyorum. Mesela dikkat edin, karanlıkta namaz kılamayanlarda sıkıntı olma ihtimali de yüksektir.
Hatta kişi ilerledikçe ışıklar yok olmaya başlar.
Ama gelen karanlık asla gerçek bir karanlık olmaz aksine aydınlığın kendisini getirir.
Aklıma geldi, doğru mu bakarız, emin değilim öyle okuyun.
Hatta bu bütünlük konusu bizzat tasavvuf içinde de vardır. Başlık içinde de vardır bütünlük.
Neden? Muhtemelen cidden bir yerden sonra önceden seni geriye çeken o düzeltmeye çalıştığın şeyler sana destek veriyor ve sen bu sayede hayatını yaşarken başlığa göre alfan senin için yardırıyor.
Tasavvufta ise yoklukta olana yani benliğini yok etmiş olana taş/bela/musibet değer mi derler.
Başlıkta da tasavvufta da ilerledikçe iyiliğe yönelme oranın sen hiç farkında olmadan ciddi şekilde artar.
Buna da alfanın seni koruması denir.
Önemli olan bunları fark ettikten sonra tüm bunların nereden geldiği konusunda ne yapıyorsun o içerden bunların bir yere ait olduğu fikri hissi geliyor mu.
Bu iyileşme eşiği bir yerden sonra duygularla da oluyor.
Yani duygular bir zaaf olmaktan çıkıp neredeyse hatırlatıcı olacak duruma geliyor.
Ha neyin hatırlatıcısı bilemem. Kendimde gözlemlediğim şeyler bunlar sadece fikir versin diye söylüyorum.
Yüzde yüz yada her zaman öyle olmayabilir. bir bütünlük sağlanmışken duygular bunun dışında kalacak değil ya.
Mesela rüyaları arttırmak için, veya uykuyu iyileşme ile birleştirmek için çilehaneler gibi bir ortam iyidir.
İçinden seni o şekilde bir yere yönlendiren bir istek varsa boşuna değildir muhtemelen.
Odanda, evinde yattığın yerden bahsetmiyorum.
Yoksa evi barkı olan adamlar boşuna mı çilehanelere kapanıyordu. Bir kere zaten ruhun allaha gittiğini biliyorlardı kurandan ve bunun getirisiyle beraber teslimiyeti çok iyi bildikleri için, teslimiyetin en kırıcı örneği de benliğin yok olmasıdır diye açıklarlar. Ben böyle anlıyorum. Mesela dikkat edin, karanlıkta namaz kılamayanlarda sıkıntı olma ihtimali de yüksektir.
Hatta kişi ilerledikçe ışıklar yok olmaya başlar.
Ama gelen karanlık asla gerçek bir karanlık olmaz aksine aydınlığın kendisini getirir.
Aklıma geldi, doğru mu bakarız, emin değilim öyle okuyun.
Hatta bu bütünlük konusu bizzat tasavvuf içinde de vardır. Başlık içinde de vardır bütünlük.
Neden? Muhtemelen cidden bir yerden sonra önceden seni geriye çeken o düzeltmeye çalıştığın şeyler sana destek veriyor ve sen bu sayede hayatını yaşarken başlığa göre alfan senin için yardırıyor.
Tasavvufta ise yoklukta olana yani benliğini yok etmiş olana taş/bela/musibet değer mi derler.
Başlıkta da tasavvufta da ilerledikçe iyiliğe yönelme oranın sen hiç farkında olmadan ciddi şekilde artar.
Buna da alfanın seni koruması denir.
Önemli olan bunları fark ettikten sonra tüm bunların nereden geldiği konusunda ne yapıyorsun o içerden bunların bir yere ait olduğu fikri hissi geliyor mu.
Mesela genelde de kendinizin hangi kategoriye ait olduğunu check ediyorsunuz ama halbuki bu boşlukla, emin olmayan bir ruh haliyle geliyorsa muhakkak orada bir perde yırtılmak üzere ama olayı kaçırıyorsunuz bence. Sen ne olduğunu, ne olacağını bilemeyeceksin hiç bir zaman ve tek yapman gereken doğruları tutmak, yanlışları göndermek.
Hatta doğruları tutmayacak kadar içselleştirdiğin zaman geriye sadece oldugun gibi devam etmen kalıyor.
Zaten bu hallerini kabul etmezsen, kendini farklı durumlara sokmaya çalıştıkça olaydan uzaklaşıyorsun.
Bence tabii, hacıda bundan bahsetti benim anladığım kadarıyla.
O yüzden duygusal olarak o yükselme sizi gerçekten yükseltiyor gibi bir şey demişti. neyse felek bir gün cana kıyar bizi kabtan kaba koyar. sen nasibini ararsın o da seni arar. Şükür bize aba düştü, şu divane gönlüm hubtan huba düştü. Bu tarz şeylerde etki eder. Yoksa acizlik, benliğin yok olması boşuna değil.
Hatta doğruları tutmayacak kadar içselleştirdiğin zaman geriye sadece oldugun gibi devam etmen kalıyor.
Zaten bu hallerini kabul etmezsen, kendini farklı durumlara sokmaya çalıştıkça olaydan uzaklaşıyorsun.
Bence tabii, hacıda bundan bahsetti benim anladığım kadarıyla.
O yüzden duygusal olarak o yükselme sizi gerçekten yükseltiyor gibi bir şey demişti. neyse felek bir gün cana kıyar bizi kabtan kaba koyar. sen nasibini ararsın o da seni arar. Şükür bize aba düştü, şu divane gönlüm hubtan huba düştü. Bu tarz şeylerde etki eder. Yoksa acizlik, benliğin yok olması boşuna değil.
Hatta eminim ustanın hayatında da bu kendinde ki iyiliği yok sayma ve bir yere isnad etme -zaten oraya ait o iyilikler- çok artmıştır. İnsan içinde bunu söylese farklı olabilir istememiştir belki ki o iyi özellikleri söyleyenlere de şu zihinle yaklaşın -başlıkta ki övgülere karşı takınılan tavır- demesinden belli. O tavırda değişti mesela artık sadece bilenler için. Gerçi bende bilmiyorum belki çok farklı şeyler çıkar ki çıkıyor bir şekilde allah hayırlara bağlasın.
Ama şuan çevresindekiler de gayet iyi biliyor onun her iyi özelliğinin bir izin vereni, müsaade edeni olduğunu bilip sığınmasını ki hacıtyler bu konuya şöyle bir giriş yaptı benim gözümde: olm zaten tcma bu kadar şeyi görüp illa rabbine bir şekilde sığınıyordur farkında olarak yada olmadan.
Bu cümleyi hatırlatayan çıkar illa buna çok benzerdi.
Gerçi bu ne kadar önemli, önemsiz, anlamlı, anlamsız değişir ben yazayım yine de.
Hatta tüm kardeşlik üyeleri de iyi özelliği olduğunu düşünmüyordur. normalleşince bunlar sadece normal kalmıyor, normalleştirene -allaha- dönüyor ve sen olduğun halden devam ediyorsundur.
Ama şuan çevresindekiler de gayet iyi biliyor onun her iyi özelliğinin bir izin vereni, müsaade edeni olduğunu bilip sığınmasını ki hacıtyler bu konuya şöyle bir giriş yaptı benim gözümde: olm zaten tcma bu kadar şeyi görüp illa rabbine bir şekilde sığınıyordur farkında olarak yada olmadan.
Bu cümleyi hatırlatayan çıkar illa buna çok benzerdi.
Gerçi bu ne kadar önemli, önemsiz, anlamlı, anlamsız değişir ben yazayım yine de.
Hatta tüm kardeşlik üyeleri de iyi özelliği olduğunu düşünmüyordur. normalleşince bunlar sadece normal kalmıyor, normalleştirene -allaha- dönüyor ve sen olduğun halden devam ediyorsundur.
zaten ne olacağını, ne olduğunu bilemeyeceğini kuranda bizzat peygamber söyler.
gözlemci değişirse gerçekte değişir ama insan aleminde gözlemci bir yere kadar değişir, gerçek ise bir yerden sonra anlaşılmama, değişme ihtimaliyle bırakılmıştır ve bu bırakılma son peygamberi şuna demeye itmiştir "ben size de bana da ne olacağını bilmem"
Gerçi bu dediklerim çok uçuk olabilir, belki de çok yanlış ifadelerdir ama ben doğru olduğuna inanıyorum bakacaz buna da bakalım nasipse babuşlar
gözlemci değişirse gerçekte değişir ama insan aleminde gözlemci bir yere kadar değişir, gerçek ise bir yerden sonra anlaşılmama, değişme ihtimaliyle bırakılmıştır ve bu bırakılma son peygamberi şuna demeye itmiştir "ben size de bana da ne olacağını bilmem"
Gerçi bu dediklerim çok uçuk olabilir, belki de çok yanlış ifadelerdir ama ben doğru olduğuna inanıyorum bakacaz buna da bakalım nasipse babuşlar
Mesela başlığın şuan okunduğunda değiştiği durumlardan biri de mutluluk durumu.
O mutluluk durumu anladığın gibi sürekli mutlu olmak değil. hatta mutlu veya keyifli yaşamak başka hallere geçti. Aynı yusuf dönmeyince kör olacak kadar ağlayan yakup peygamber gibi yada aynı Züleyha ile yusuf gibi.
La babus zaten bu bilinen bir şeydi, ben sadece yine yeni bağlantı buldum kendimce yakup-yusuf yusuf-züleyha gibi.
Yoksa mesela yakupun gözleri kör oluyor ama muhammed peygambere de kendini helak edeceksin diyor böyle devam edersen. ama arada ki çizgiler veya sebepler doğru olduktan sonra ağlamakta, üzülmekten, mutlu veya sevinçli olmakta haklı bir amaç taşıyıp izin veriliyor gibi.
Ha bence üzüntü, ağlama durumu genelde daha kalıcıdır bu da acizliğin getirisidir.
Fakat mutluluğun, şükrün, sevincin gösterme sebepleri sana ödül olarak bu dünyada verilirse senin olayın da değişiyor ve diğerleri gibi üzüntü de, acizlikte aynı olsanız bile aynı bakamıyorsunuz gibi.
Yakup peygamber için kör olmak değildir belki de sanırım göz pınarları kuruyor herhalde insan fizyonomisinde çok ağladıkça bilmiyorum ama ciddi bir ağlama, gam, düşünme var.
Aslında o da biliyor allahin izniyle olduğunu ama ona rağmen ağlamaya devam etmesinin sebebi ne?
Belli ki burada temiz bir durum var müsaade edilen.
Zaten sonra ki ayette ben sizin bilmeyeceğinizi allah tarafından bilirim diyor. Demek ki o hasta olma yada onların dediği helak olma hali imana, inanca zarar vermeyecek şekilde devam edebilmesi normal. Öyle de bu bilgiyle size yanlış yapan, sandığınız gibi çıkmayan insanlara üzülmeyin aq. zaten üzülmek, ağlamak gibi dediğiniz şeyler bu gibi vakalar sonrasında erkeklere yakışmaz falan denmiştir.
Yoksa doğru şeyler için bunları yaşadığında sen bile o an kötü durumda olmadığını bilerek sığınırsın rabbine.
Olumsuz değildir, olumsuz olarak da etkilemez.
Hatta içinde huzur bile oluşur bu durumda muhtemelen doğru bir şey için üzüldüğünde.
Zaten tüm mesele doğru şeyler için bir şeyleri feda etmek, göstermek yada konuşmak veya susmak, yaklaşmak, mesafe koymak değil mi
O mutluluk durumu anladığın gibi sürekli mutlu olmak değil. hatta mutlu veya keyifli yaşamak başka hallere geçti. Aynı yusuf dönmeyince kör olacak kadar ağlayan yakup peygamber gibi yada aynı Züleyha ile yusuf gibi.
La babus zaten bu bilinen bir şeydi, ben sadece yine yeni bağlantı buldum kendimce yakup-yusuf yusuf-züleyha gibi.
Yoksa mesela yakupun gözleri kör oluyor ama muhammed peygambere de kendini helak edeceksin diyor böyle devam edersen. ama arada ki çizgiler veya sebepler doğru olduktan sonra ağlamakta, üzülmekten, mutlu veya sevinçli olmakta haklı bir amaç taşıyıp izin veriliyor gibi.
Ha bence üzüntü, ağlama durumu genelde daha kalıcıdır bu da acizliğin getirisidir.
Fakat mutluluğun, şükrün, sevincin gösterme sebepleri sana ödül olarak bu dünyada verilirse senin olayın da değişiyor ve diğerleri gibi üzüntü de, acizlikte aynı olsanız bile aynı bakamıyorsunuz gibi.
Yakup peygamber için kör olmak değildir belki de sanırım göz pınarları kuruyor herhalde insan fizyonomisinde çok ağladıkça bilmiyorum ama ciddi bir ağlama, gam, düşünme var.
Aslında o da biliyor allahin izniyle olduğunu ama ona rağmen ağlamaya devam etmesinin sebebi ne?
Belli ki burada temiz bir durum var müsaade edilen.
Zaten sonra ki ayette ben sizin bilmeyeceğinizi allah tarafından bilirim diyor. Demek ki o hasta olma yada onların dediği helak olma hali imana, inanca zarar vermeyecek şekilde devam edebilmesi normal. Öyle de bu bilgiyle size yanlış yapan, sandığınız gibi çıkmayan insanlara üzülmeyin aq. zaten üzülmek, ağlamak gibi dediğiniz şeyler bu gibi vakalar sonrasında erkeklere yakışmaz falan denmiştir.
Yoksa doğru şeyler için bunları yaşadığında sen bile o an kötü durumda olmadığını bilerek sığınırsın rabbine.
Olumsuz değildir, olumsuz olarak da etkilemez.
Hatta içinde huzur bile oluşur bu durumda muhtemelen doğru bir şey için üzüldüğünde.
Zaten tüm mesele doğru şeyler için bir şeyleri feda etmek, göstermek yada konuşmak veya susmak, yaklaşmak, mesafe koymak değil mi
Mesela insanların genelde olaylara verdiği ilk tepkiler, sonradan aynı olaya verdiği tepkilerden daha fikir vericidir ilk aşamada.
Musa ile hızır, ibrahim ile kavminde ki put olayı, ibrahimin aya güneşe bakması ve yine ibrahimin rabbe sığınması ve sonra ibrahim ile oğlunun ilk tepkileri karakterleri ve zihinleri hakkında fikir veriyor.
Size birini kaybettiğinizde yıkılmanız gerektiği anlatılmıştır belki ama yakub gibi bir karakteriniz, olayınız yoksa muhtemelen ağlamak da manasız olacak.
Yani bu kadar şey bilmene rağmen mi ağlıyorsun?
Rabbinin ilminden mi şüphelisin?
Allahim affet kalbime engel olamıyorum eşim için diye hadisi vardır peygamberin belki doğrudur.
Olumsuz etki vermedikçe, ziyan olmadıkça bir şeylere üzülmenin ona sadık kalıp beklemenin, unutup o defteri kapatıp yenisine geçmeye hazır hale gelmekten daha iyi ve temiz olduğunu düşünüyorum.
Musa ile hızır, ibrahim ile kavminde ki put olayı, ibrahimin aya güneşe bakması ve yine ibrahimin rabbe sığınması ve sonra ibrahim ile oğlunun ilk tepkileri karakterleri ve zihinleri hakkında fikir veriyor.
Size birini kaybettiğinizde yıkılmanız gerektiği anlatılmıştır belki ama yakub gibi bir karakteriniz, olayınız yoksa muhtemelen ağlamak da manasız olacak.
Yani bu kadar şey bilmene rağmen mi ağlıyorsun?
Rabbinin ilminden mi şüphelisin?
Allahim affet kalbime engel olamıyorum eşim için diye hadisi vardır peygamberin belki doğrudur.
Olumsuz etki vermedikçe, ziyan olmadıkça bir şeylere üzülmenin ona sadık kalıp beklemenin, unutup o defteri kapatıp yenisine geçmeye hazır hale gelmekten daha iyi ve temiz olduğunu düşünüyorum.
Neye özlem duyduğunuz, neyin eksikliğini çektiğiniz sizin gerçek değerinizi belirliyor.
O yüzden başlık okuyup aradan zaman geçince bana ne oldu deniyor.
Halbuki en başından beri en son varacağın yerdeydin fakat dikkatini verdiğin şeyleri bilerek değiştirdi başlık.
Bunu kabul edin, gerçi bende öyle tekrar diyeyim de sonra ne yapmak istiyorsanız yaparsınız.
İfade biçimi değişebilir.
Benim için özlem, hasret, varlığını his etmek istediğin ama aynı zamanda bunu aynı yakup peygamber gibi çizgide tutmak lazım.
işin komiği de bunların hepsini tek başına yapamazsın.
Bunu anlamakta sana büyük bir hatırlatıcı olur. Bende öyle oluyor. Ama Sevgi ve acizlik iyidir. her şeyden daha kesin olanı bu görüşürüz beyler
O yüzden başlık okuyup aradan zaman geçince bana ne oldu deniyor.
Halbuki en başından beri en son varacağın yerdeydin fakat dikkatini verdiğin şeyleri bilerek değiştirdi başlık.
Bunu kabul edin, gerçi bende öyle tekrar diyeyim de sonra ne yapmak istiyorsanız yaparsınız.
İfade biçimi değişebilir.
Benim için özlem, hasret, varlığını his etmek istediğin ama aynı zamanda bunu aynı yakup peygamber gibi çizgide tutmak lazım.
işin komiği de bunların hepsini tek başına yapamazsın.
Bunu anlamakta sana büyük bir hatırlatıcı olur. Bende öyle oluyor. Ama Sevgi ve acizlik iyidir. her şeyden daha kesin olanı bu görüşürüz beyler
Ne anlatıyon yarram
Sen her şeyin bir an'da değişeceğini zan edersin, fakat sistem asla an'larla yönetilmez.
Her şey, başına gelenler sana hizmet etmek için bekler ve bu bekleyiş çok güzel bir olaydır ama önce fark etmen lazım.
Ne yaşarsan yaşa, sevgini ve acizliğini yok etmek için bir şey yapma.
Sen farkında olmadan bile içindeki kurdu bir şekilde besliyorsun ama hangisinin hayatta kalacağı kısmında büyük yönelimler gerek.
Yönelimlerin olması içinde senin kendini ona uygun kılman gerekiyor. bırak hayatın kendisi yetiştirsin seni.
Bilge ve bilgelik arasında fark var diyordum ya o iyi bir örnek.
Her şey, başına gelenler sana hizmet etmek için bekler ve bu bekleyiş çok güzel bir olaydır ama önce fark etmen lazım.
Ne yaşarsan yaşa, sevgini ve acizliğini yok etmek için bir şey yapma.
Sen farkında olmadan bile içindeki kurdu bir şekilde besliyorsun ama hangisinin hayatta kalacağı kısmında büyük yönelimler gerek.
Yönelimlerin olması içinde senin kendini ona uygun kılman gerekiyor. bırak hayatın kendisi yetiştirsin seni.
Bilge ve bilgelik arasında fark var diyordum ya o iyi bir örnek.
Onlar biraz gücü fark ettiğinde ustasız bir yolun mümkün olduğunu düşündüler.
işte insanın nasıl uzaklaşabileceğine ve nasil uzaklaştırıldıklarını görmek için bir ibret daha.
hakikat olmadan hiç bir şeyin değeri yoktur.
işte insanın nasıl uzaklaşabileceğine ve nasil uzaklaştırıldıklarını görmek için bir ibret daha.
hakikat olmadan hiç bir şeyin değeri yoktur.
bölebilecek, parçalayacak güce sahip olman, tam tersini yapabileceğin anlamına da gelir.
farkındaysan artık her adım gücünü kullanmak istediğin yere yaklaştırır.
Komik olan, bunu bilenler her zaman gerçekten farkındalığa ve özgürlüğe ulaşamaz.
farkındaysan artık her adım gücünü kullanmak istediğin yere yaklaştırır.
Komik olan, bunu bilenler her zaman gerçekten farkındalığa ve özgürlüğe ulaşamaz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?